Seçimler 28 Subat’tan Bagimsiz Degerlendirilemez

M. EMIN KAZCI 

  1. 18 Nisan seçimlerini 28 Subat olgusu disinda degerlendirebilmek mümkün degildir zaten. Bu gözle seçim sonuçlarina baktigimizda halk, sürecin en hararetli savunucusu olan sahin partiye en agir darbeyi vurmustur. CHP’ye yani. ANAP’in ugradigi hezimet de, 28 Subat’a sagladigi katkiyla dogru orantilidir. DYP bir yandan bünyesindeki Aktuna, Sezgin ve Erez gibi adamlarin DTP’yi olusturarak 28 Subat’a meclis destegi saglamasiyla, diger yandan sürece karsi güven verici bir direnis gösterememesi ve seçim sath-i mailine girilince de inandirici bulunmayan bir söylemle yetinmesi dolayisiyla cezalandirildi. FP’ye gelince, onun da süreçte iyi sinav veremedigi biliniyor. Tabandaki 6,5 puanlik kaymanin MHP’ye dogru meyillenmesi de bunu gösteriyor. Ayrica parti, çesitli iç ve dis dalgalanmalara karsi oturmus bir görüntü vermiyordu. Içsellestirdigi belli olan bir söylemi yok ki FP’nin. Bu yapi degismedikçe FP, sulari akitma, çöpleri toplama vb gibi “hizmette hatirlanan ancak global politikalari olusturmasi istenmeyen” ikircikli bir yapiyi sürdürecek gibi. DSP’nin basarisi, 28 Subat’i tasvip eden azinlik çevrelerin oy düzeyini de yansitiyor. ANAP’a basarisizlik olarak yansiyan her uygulama, seçmen özelligi dolayisiyla DSP’ye müsbet yansidi. Kesintisiz yasasi ve basörtüsü yasagi gibi. Ayrica halkimizin bir bölümünün çesitli popülist rüzgarlara ucuz tesneligi de, DSP’yi konjonktürel bir oy temerküzünün sahibi kildi.

  2. MHP’nin süpriz basarisini da 28 Subat’tan farkli yorumlamak pek olasi degil. Özellikle oylarindaki yaklasik 9 puanlik artisin aslan payini FP tabanindan almis olmasi, bu konuda ileri sürülen “milliyetçi dalgalarin artmasi” vb diger argümanlari sönük kiliyor. Bunlarin da etkisi var ama esas faktör degil. Olasi bir hükümette, 28 Subat felsefesine karsi pasif ya da lehte tutum almasi, MHP’yi bir dahaki seçimlerde kemiklesmis ve bildik oy oranina tekrar döndürebilir.

  3. RP, özellikle yeni kusak için farkli, dinamik ve denenmemis bir partiydi. Merkeze karsi çevrenin umuduydu. Ancak denenmesi pek de hayrina olmadi. Yillarca verildigi söylenen mücadelenin ardindan gelinen noktada, partinin henüz bir çok seyi yeni yeni ögrendigini ve ders aldigini iddia etmesi ilginç. FP’nin ise RP’den epey farkli bir söylem tutturdugu belli. Ancak bu yeni söylemle taban arasinda, ayrica tavanin kendi içinde homojenlik bulundugunu söylemek güç. Parti uzun uzun düsünülmüs ve içsellestirilmis bir söylemden ziyade oturmamis, sinirlari netlestirilmemis, yer yer sartlarin dayattigi izlenimi veren sivil ve demokratik bir görüntü çiziyor ama...

  4. Sonuçta hem RP’nin milli iradeyi temsil noktasinda kötü ve uzlasmaci sinavi, hem FP’nin tam anlasilamayan yeni söylemi, hem de yer yer neyi amaçladigi tam izah edilemeyen küskünler harekatina destek gibi uygulamalar oy kaybini getirdi.

  5. bahsettiginiz kesimden önemli bir kisminin partiye ilgisi, uzun uzun düsünme, tahlil ve derin fikir sancilari akabinde olusmayip baska faktörlerin etkisiyle oldugu için, tutumlarinda yeni bir degisiklige gideceklerini sanmiyorum. Çünkü ilk degisiklik samimi bir özelestiri ve içsellestirme neticesinde olsaydi, mevcut duruma bakarak yeni bir tavir alma ameliyesi içinde olmalari da beklenebilirdi. ister partili ister partisiz olalim; Türkiye insaninin kurumsal sorunlardan önce ahlaki sorunlari olduguna inaniyorum. Ahlaki sorunlarla malul insanlarinsa ideolojik kusurlarindan dem vurmak, bir fantaziden öteye geçmez gibi geliyor bana. Adim atmadan önce motivasyonun niteligi, atilan adimlarin kendisinden de daha önemlidir diye düsünüyorum. Dolayisiyla adi Mülayim olanlarin sertlik katsayisini tartismak abesle istigal gibi olsa gerek. Bu maluliyeti sadece partiye dönenlere hasretmek haksizlik olur. Genelde bir ahlaki zaafiyet sözkonusu. Ismi "Islama göre su, bu", "Asrin girdabinda müslüman" ya da "Meselelerimiz ve çözüm yollari” olan kitaplarin artik büyük çogunlulugu açmamasi, "Biz müslümanlar olarak...” diye baslayan yazilarin okunmamasi bunun göstergesi degil mi?

Su anda yükselen deger; piriltili ve isiltili ama az biraz da islami motifler tasiyan birinci sinif dünyalar insa etmek! Aktif siyasetçiligin de, bu amaci gerçeklestirmede en kiyafetsiz ve yeteneksiz muhterisler için bile avantajlarla dolu oldugunu söylemeye gerek var mi? bu ahlaki bozgunu yasayan insanlarin su veya bu kurumsal safta bulunmalarinin hiç ama hiç bir önemi yok.

Kuskusuz tüm bu söylediklerim, particiligin Islamiligi ya da gayri Islamiligi konusunda kurumsal bir delalet içermiyor. O ayri bir mesele. Manzara ortadayken bunu tartismak da lüks bana göre! Hatta kimilerine aldatici bir ferahlik bile verebilir!

 

Dedim ya; Adi Mülayim!

Kaynak: Haksöz Dergisi, Mayis 1999, Sayi:98

Hazirlayan: Musa Dogan