Muhabbetin Sırrı

 

Tarihin içinde bulunduğumuz devresinde, hakikatin evrenselliğinin farkına varma, hayatın esas amacını belirleme, insanın anlam ve değerine ilişkin bir gelecek resmi sunma ihtiyacı hiç bu kadar aciliyet kespetmemişti.

 

Bilin ki su birdir. Her şeye, mutlak ebediyet makamından, hakîkî tevhidin herhangi bir tesire maruz kalmadığı yerden nazar etmeliyiz. Modern dünyanın krizine karşı koymalı ve doğrudan geldiğimiz kaynaktan beslenmeliyiz. Günümüzün kafası karışmış ve istikâmetini yitirmiş modern aklını, derin köklere sahip, sağlam ve gerçek ebedî değerlerle ilişkilendirmek çok acil bir zarûrettir. Ben bunu tecrübe ettim; güzellik ve iyiliğin kaynağını keşfedene kadar mânâsız ve boş bir hayat yaşadım.

 

Şunu söylemeyi arzu ediyorum: Esas vazifemiz muhabbetin sırrını keşfetmektir, çünkü biz ki, Rabbimiz bize muhabbet ettiği için varız. Bütün mevcûdâtın kaynağı muhabbettir. Hayatın amacı, muhabbete erişmesi murâd edilmiş içimizdeki vicdanın amacıdır. Ebedî muhabbetin tohumu insanın en derûnunda meknûzdur. Beşerî erdemin zenginliği olan bu tohum, bizim ilâhî geliş kaynağımızı temsil eder. Mü’minin kalbindeki muhabbet, kendi Zâtına muhabbet eden Rabbimizin muhabbetidir.

 

Muhabbetin sırrı ne cehennemden korkmak, ne de cenneti arzulamaktır.

 

Muhabbetin sırrı Rahmân’ın nefesinden bir parça olmaktır.

 

Muhabbetin sırrı eve dönmektir.

 

Muhabbetin sırrı Hâlikımızın aşılmaz kudreti karşısında acziyetimizi hissetmektir.

 

Muhabbetin sırrı saf tevazu hazinesidir.

 

Muhabbetin sırrı aç birisinin kapısını çalmaktır.

 

Muhabbetin sırrı iki kez doğurulmaktır.

 

Muhabbetin sırrı Hazreti Peygamber’in (SAV) güzelliğini görmek ve hissetmektir.

 

Muhabbetin sırrı ölmeden önce ölmektir.

 

Muhabbetin sırrı idrak meyvesini elde etmektir.

 

Muhabbetin sırrı varoluş râyihasını teneffüs etmektir.

 

Muhabbetin sırrı diğergam olmaktır.

 

Muhabbetin sırrı korku ve endişeden âzâde olmaktır.

 

Muhabbetin sırrı Cemâlullah’ın güzelliğiyle eğitilmektir.

 

Muhabbetin sırrı su yerine susuzluğu aramaktır.

 

Muhabbetin sırrı kendi hiçliğimizi ve Rabbimizin azametini keşfetmektir.

 

Muhabbetin sırrı kalp gözüyle görmek ve duymaktır.

 

Muhabbetin sırrı dünyevî varlığımızın sınırlarından ilâhî güzelliğin sınırsız âlemine firar arzusudur.

 

Muhabbetin sırrı kendini hiç olarak görmektir.

 

Muhabbetin sırrı yalnızca Rabbimizin mevcût olduğunu bilmektir.

 

Muhabbetin sırrı açlığın tokluğumuz olmasıdır.

 

Muhabbetin sırrı Allah’tan, Allah’a yakınlığı satın almaktır.

 

Muhabbetin sırrı dünyevîliği uhrevîliğe çevirmektir.

 

Muhabbetin sırrı kusurlarımızın farkına varmaktır.

 

Muhabbetin sırrı mevcûdiyetimizin sebebinin Rabbimizin bize duyduğu muhabbet olduğunu bilmektir.

 

Gerçek muhabbete dünyaya aç kalarak ulaşabiliriz. Ancak yokluk yoluyla, cennetin nihayetsiz nimetlerinin kıymetini bilebiliriz. Açlık yoluyla sınırsız ilâhî güzelliğin farkına varırız. İçimizdeki gizli hazineye, dünyaya karşı oruçlu olarak ulaşabiliriz. Nerede açlık varsa, orada hakikat belirir. Açlık, bâtılı soyup atar, açlık perdeleri kaldırır, açlık paylaşmayı teşvik eder, açlık dünyayı çıplak yüzüyle gösterir. Eğer bir şeylerin sahibi olursak, muhabbete yer kalmaz. Eğer varlıklı isek, farksız olur, kayıtsız kalırız. Eğer başımız ve karnımız doluysa, ihtiyaç büyümek için yol bulamaz. Bencillik rahatı ister, açlık ise karşı koymayı.

 

Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (SAV) asil karakterinin gerçek mirasçılarından birisi de Seyyid Ahmed el-Kebir er-Rifai idi. Hayatından bize nakledilmiş tablolar, tertemiz muhabbetinin tatlı kokusu ile dopdolu; sanki O’nun saf tevazusunun hazinesini etrafa saçıyor. Bir sohbetlerinde şöyle buyuruyorlar:

 

“Cenab-ı Hakkın huzuruna kabul edilmek için, bütün cennet kapılarını dolaştım. Cennetteki, sâimlere, kâimlere, hacılara, ehl-i zekâta ait bütün kapıların önleri insanlarla doluydu. Çok büyük  kalabalıklar vardı; girecek bir yol bulamadım. Boş olan tek bir kapı gördüm. Hemencecik oradan girdim ve Rabbimin ilâhî huzuru ile şereşendim. Bu kapı aşağılanma, çaresizlik, hor görülme, fakr ve tevazu kapısıydı”.

 

Rabia el-Adeviyye bilinen bir duasında şöyle yalvarır:

 

“Ey Rabbim! Eğer sana cehennem korkusuyla ibadet ediyorsam beni oraya at ve eğer cennet umuduyla ibadet ediyorsam, beni oradan men et. Ama eğer Sana Senin rızan için ibadet ediyorsam beni Cemâl-i Ebedîyenden mahrum bırakma”.

 

Büyük aşık Seyyid Ahmed er-Rifai ve aziz kadın-velî Rabia el-Adeviyye’nin bu halleri muhabbetin sırrının ne kadar temiz örnekleridir!

 

Sözümüzü Celaleddîn Rûmî’nin bir beytiyle tamamlayalım:

 

“Eğer baş, muhabbet ile dolmamışsa, o  baş kuyruktan geridedir”.

 

Kaynak: Altinoluk dergisi, 05/2005


.