BEYAZ ADAM

 

"Beyaz Adam Yüregin Ne Kadar da Kara Imis"

Cristof Colomb; "Kizilderililer sig kiyida, denizde yürüyerek tekneye yaklastilar. Bizlere çesitli hediyeler sundular. Kizilderililer; barisçi, yumusak huylu insanlar ve silah tasimiyorlar, silahin ne oldugunu bilmiyorlar...

Onlara bir kiliç gösterdim; keskin tarafindan tuttular ve ellerini kestiler. Bu yerliler dünyanin en iyi, en nazik insanlari, kötülügün ne oldugunu bilmiyorlar. Çalmiyorlar, öldürmüyorlar, komsularini kendileri kadar seviyorlar. Her zaman gülüyorlar..."

Colomb; bu degerlendirmelerden sonra: " Bunlardan çok iyi hizmetkar olur. Sadece elli adamla tüm bu yerlilerin hepsine kolayca boyun egdirip, istedigimiz her seyi yaptirabiliriz." Diyecekti efendisine yazdigi bir mektupta...

Önce bir gemiyle geldiler... Misafirlerimizdi, onlari sahilde hediyelerle karsiladik. Silahsizdik, çünkü; hiç ihtiyacimiz olmadi. Kardestik- severdik- paylasirdik... Silahi onlar tanitti... Tutarken yanlislikla elimizi kestik, kann akti... Evimize buyur ettik, konuklarimizdi... Yedirdik-içirdik- yatirdik, hizmet ettik... Topraklarimizi, daglarimizi, sularimizi, ovalarimizi geçdirdik. Sevindiler... Sevindik!..

Renleri ne kadar akti bizimkilere göre...

Sonra gittiler... Memnun olarak ugurladik dostlarimizi!..

Bir gün, tam sabah gün dogarken ak tenli dostlarimiz; gemileriyle, çok, çok olarak geldiler. Beklemiyorduk; çok erken gelmislerdi.

Demek sevmislerdi bizi, topragimizi, gögümüzü... Sevindik. 0ndiler, çoktular... Silahlari vardi. Ama bu sefer hepsinin elindeydi. Üstelik ellerini de kesmiyorlardi... Ayaklari kara-ya ayak basmisti...

Sonra hiç beklenmedik-olmayacak olan oldu. Sasirmistik, acaba ne yapmistik ta beyaz! dostlarimiz! bizleri öldürüyordu. Evet beyaz adam! Bu sefer gülen yüzlerimizi aglatmaya, verilen hediyeleri yagmalamaya. Hizmetlerimizi köle yapmaya, karilarimiza tecavüz etmeye gelmis! sasirdik!.. Neden diye... Biz özgür gögün, genis topragin, magrur daglarin insanlari, baris-sevgi-dostluk bilirdik. Savasi beyaz adam! ögretti. Hiç haketmedik öldürülmeyi-savasi- köleligi... Erkeklerimizi öldürdüler, yaktilar çocuklarimizi ateste diri diri. Topragimizi yagmaladilar. Karilarimiza- kizlarimiza tecavüz ettiler. Köle diye gittik yurtlarina... Sattilar...

Tanriya inanmamizi söylüyordu, elinde Incil, siyah cübbeli beyaz tenli papaz... Sordu kizilderili Reis: "Tanri size bunlari yapmanizi mi söylüyor. Cennet dediginiz seye sizler mi gideceksiniz. Öyleyse; ben sizin olmadiginiz cehennemi seçiyorum. Eger bizlerin degil de, sizlerin yaptigini onayliyorsa Tanriniz; Beyaz! düsünen bir tanriya inanmaktansa, inanmamayi yeglerim!

Hiç bitmedi beyaz adamin(!) gelmesi. Onlar geldikçe biz bittik. Biz bittikçe onlar geldi.

Beyaz adam, yaptiklarini anlatacak kelime bulamiyorum. Bizim kelimelere benzemiyor. Senin yaptiklarini en iyi anlatacak sensin. Bir gün kara yüregin, beyaz tenin gibi olursa; anlatirsin yaptiklarini..."

Yüregi beyaz bir papazin anlattiklarini dinleyelim(Papaz Marcos de Niza): "Tanik olduklarimi anlatiyorum: Beyazlar tüm yerli reislerini yaktilar. Çoluk- çocuk- kadin demeden, mizrakla- kiliçla delik desik ediyorlardi. Anladigim kadariyla bunlar, tüm ülkede tek bir sey birakmak istemiyorlar. Yerlileri bir eve doldurdular ve evi atese verdiler... Herkes yandi... Bir çocuk atesten kurtulmus kaçiyordu. Bir arkadasim onu tuttu, korumaya çalisti, sakinlestirmek için sarildi... Birden bir asker, çocugu çektigi gibi atese firlatti... Engel olamadim...

Bunlari o kadar çok yerde gördüm ki anlatamam...

Yerlileri parçalamak için köpekleri üzerlerine saldilar. Bir çok yerli böyle parçalandi. Beyaz adam; süt bebeklerini kollarindan tutup atabildikleri kadar uzaga firlatiyordu. Barisseverlik ve güvenle gelen yerli sefleri; komutanlar yaktilar." Anlatim devem eder böyle vahsice zulümlerle-iskencelerle dolu olarak...

Amerika Kitasi kesfedildiginde oraya medeniyetlerden önce ölüm geldi. Vahset, hirsizlik, soykirim... Daha sonra medeniyet gitti mi? hayir!.. çünkü yerliler, Beyaz adamdan çok daha medeniydi. Hirsizligi, adam öldürmeyi bilmiyorlardi. Huzur içinde yasayan büyük bir aileydiler...

Beyaz adam geldiginde onu misafirperverce agirladilar. Yiyeceklerinden, altinlarindan bol bol karsiliksiz verdiler. Topraklarini açtilar. Beyaz adamin gözü doymuyordu. Ne kadar verilirse hep fazlasini istedi. En sonunda canlarini da istedi; verdiler!.. Tarih çok sonralari Beyaz adamin bu zulümlerine yillar sonra, kara adama yaptiklariyla bir kez daha sahit olacakti. Kara adamin kaderi kizilderili kardesleriyle birlesecekti. Beyaz adam(!)sa yine hep beyazdi(!). Aç gözlü- zalim- hirsli- acimasiz...

Beyaz adam Kizil-derililerin ülkesine girdiginde geride en az 15- 20 milyon ölü birakti... Binlerce yerli; beyaz adamin(!) ülkesinde köle edildi. Onbinlercesi yollarda gemilerle baliklara yem oldu.

Beyaz adamin tarih sayfalari hep kara kaldi. Sayfanin en kara noktasina kizil bir nokta düstü...

"Ey beyaz adam; yüregin çok kara, çok kara imis!.."

Kaynak: Haksöz Dergisi Mart 1999 Sayi:96

Hazirlayan: Musa Dogan