Ibnu'l-Kayyim el-Cevziyye
Ismi ve Soyu
Ibnu'l-Kayyim
el-Cevziyye'nin adi Muhammed, künyesi Ebu Abdillah, lakabi Semsuddin, unvani Zür'i'dir.
Babasinin adi Ebubekir ibnu Eyyub'dur. Sam'da dogdu. Babasi Cevziyye Medresesi'nin kayyimi
oldugu için kendisi Ibnu'l-Kayyim el-Cevziyye diye taninmistir.
Ilmi Tahsili ve Derecesi
Ögrenim
hayatina babasindan aldigi derslerle baslayan Ibnu'l-Kayyim, Mecduddin Ebu Bekir ibnu
Muhammed et-Tunusi ve Muhammed ibnu Ebi'l-Feth el-Ba'lebeki'den Arap dili ve edebiyati,
Safii alimi Safiyyuddin el-Hindi'den Kelam ve Usul, Mecduddin Ismail ibnu Muhammed
el-Harrani ile Takiyuddin ibnu Teymiyye'den Fikih okudu. Fikihta asil hocasi Ibnu Teymiyye
olup onun birçok eserini bizzat kendisinden okuma imkani buldu. Ibnu'l-Kayyim birçok
hocadan ders almis olsa da onun üzerinde en çok etkisi bulunan kisi 712 yilinda
Misir'dan dönmesinden ölümüne kadar (728) sürekli beraber bulundu Ibnu Teymiyye
olmustur. Hatta Ibnu'l-Kayyim'in ilmi birikim ve söhretini büyük ölçüde Ibnu
Teymiyye'ye borçlu oldugu söylenebilir. Gerçekten de bu ikisi örnegi az rastlanan bir
hoca-talebe iliskisi sergilemislerdir. Ibnu'l-Kayyim, hemen her zaman hocasi Ibnu Teymiyye
ile birlikte anilmakta ve ona olan asiri sevgi ve bagliligi özellikle belirtilmektedir.
Bu baglilik, hocasinin eserlerini tehzib ve görüslerini yayma konusundaki çabalarinda
ve yazdigi eserleri büyük çogunlukla hocasinin görüslerini açiklamasina
hasretmesinde açikça görülmektedir.
Ibnu'l-Kayyim,
salt bir taklitçi olmayip delile göre davranmayi ilke edinmekle beraber hocasi gibi
genelde Hanbeli mezhebinin usul anlayisi çerçevesinde hareket etmis, özel olarak da
Ibnu Teymiyye'nin görüsleri dogrultusunda tavir sergilemistir. Bunun için Ibnu Teymiyye
ile birlikte Selefiye ekolünün bayraktari kabul edilmistir.
Yeni
Hanbelilik veya Selefilik diye adlandirilan akimin önde gelen ismi olmasi dolayisiyla
Ibnu Teymiyye'nin Memlük idarecilerinden gördügü baskilar büyük oranda talebesi
Ibnu'l-Kayyim için de söz konusudur. Gerek Ibnu Teymiyye'yle bulunmasi gerekse bazi
görüsleri sebebiyle yöneticilerle arasinin pek iyi olmamasi sebebiyle Ibnu'l-Kayyim,
biri Hz. Ibrahim (a.s.)'in kabrini ziyaret etmek amaciyla yolculuk yapilmasina karsi
çikmasi yüzünden olmak üzere birkaç defa hapsedilmistir. Hicri 726 yilinda Ibnu
Teymiyye ile birlikte Dimesk kalesine hapsedilmis, muhtemelen Ibnu Teymiyye kadar
tehlikeli görülmedigi için hocasinin ölümünden sonra serbest birakilmistir.
Hafiz Ibnu
Receb onun ilmi derecesi hakkinda sunlari söyler: "O bütün Islami bilgilerde
yetenekliydi. Fakat Tefsir kolunda onun bir benzeri yoktu. Usulu'd-Din konusunda da en
yetkili kisilerdendi. Hadis, Hadis-Fikih ve hüküm çikarmadaki inceliklerde ona denk
biri göze çarpmiyordu. Fikih, Usul-i Fikih, Arapça ve Kelam ilminde de üstün bir
seviyeye ulasmisti. Tarikat ilmine ve tasavvuf ehli kisilerin isaret ve inceliklerine de
haylice vakifti. Ben, Kur'an ve sünnetin ne demek oldugunu, inceliklerini ve iman
gerçeklerini ondan daha iyi bilen birini görmedim. O kusursuz, günahsiz degildi. Ama
ben bu özelliklere sahip onun gibi birini görmedim."
Allame Zehebi
(öl.748) de söyle der: "Ibnu'l-Kayyim, hadis metinlerini ve hadis ricalini bilmeye
çok ilgi duyar, bunlarla çok daha fazla ilgilenirdi. Fikih incelemeleriyle de çok
mesgul olurdu. Çok genis ve detayli bir sekilde yazarak Arapça dilbilgisini ögrenmekte,
Fikih ve Hadis usulünde çok maharetliydi."
Ilmi Faaliyeti ve Metodu
Ibnu'l-Kayyim,
Ibnu Teymiyye'nin baslattigi islah çabasina katki saglamayi, bu çabayi devam ettirmeyi
hedeflemistir. Adalet ve toplum yarari temeline dayali dini ve içtimai islah projesi
sayilabilecek bu çabanin esasini selefin yöntemi olarak gördügü Kitap ve sünnetin
hakemligine bas vurma, seriatin ruhunu anlama, toplumsal olgulari bu baglamda dikkate alip
degerlendirme ve buna bagli olarak taklidin yol açtigi fikri donuklukla mücadele etme
olusturmaktadir. Bu noktada Ibnu'l-Kayyim özellikle akidenin selef mezhebine dönülmek
suretiyle islahi, taklide karsi fikir hürriyetinin hakim kilinmasi, dini oyuncak haline
getirenlerin uydurduklari hilelerle mücadele ve seriatin ruhunu anlama gibi hususlar
üzerinde durmustur.
Ibnu'l-Kayyim'in
yönteminin genel çizgileri "orta yol üzere olma", "gelenekçilik"
ve "anlamcilik" olarak ifade edilebilir. Onun orta yolcu tutumunun sonuçlari
itikad, usul ve fürua dair görüslerinde açikça görülmektedir. Bu anlayisi Islam
dinini diger dinler arasinda ve Ehli Sünnet'i diger mezhepler arasinda konumlandirirken
de göstermistir. Ona göre Müslümanlar diger din mensuplari arasinda ortada olduklari
gibi, Ehli Sünnet de diger mezhepler arasinda ortadadir.
Ibnu'l-Kayyim,
bir islah iddiasiyla yola çiktigi için onun fetvalarinda toplumsal bozulma noktalarini,
döneminde ortaya çikan bidat ve hurafeleri tespit etme imkani bulunabilir. Bu tavir onun
ayni zamanda selefi tutum ve yönteminin de tabii sonucudur. Nitekim kabir ziyaretinin
esasen mesru oldugu kanaatini tasimakla beraber özellikle bazi salih kisilerin kabrini
ziyaret amaciyla yola çikilmasini caiz görmez.
Ibadet ve Takvasi
Hafiz ibnu
Receb anlatiyor: "O, çok ibadet eden ve gecelerini çok uyanik geçiren biriydi.
Namazlari uzun ve huzur dolu olurdu. Her zaman zikreden, çalisan, ugrasan biriydi. Onda
Allah sevgisinin bir coskusu ve cezbesi, kullugun özel bir hali vardi. Yüzünde ilahi
huzura yönelme, yoksulluk, acizlik ve boynu büküklügün nuru görünürdü. Bu hal
içinde ben onu baskasina benzemeyen bir insan olarak gördüm. Birçok kez hacc yapti. Bir süre Mekke'de kaldi. Mekkeliler
onun çok ibadet edisinin ve çok tavaf edisinin insani hayrete düsüren hallerini
anlatmaktadirlar."
Allame
Ibnu Kesir (öl. 774) de kendi tarih kitabinda söyle yaziyor: "Hafiz Ibnu'l-Kayyim
çok sevimli bir insandi. Ne kimseye hased eder, ne eziyet eder, ne bir kimsenin ayibini
ortaya çikarir, ne de bir kimsede kusur arardi. Ben onun en yakin arkadasi ve sevdigi
biriydim. Bizim zamanimizda dünyada ondan daha fazla ibadet eden ve daha çok nafile
ibadet yapan biri var miydi bilmiyorum? Namazini uzun uzun kilar, rüku ve secdelerini
çok uzatirdi. Bazi kereler dostlari ona kizarlardi ama o bunu terk etmezdi. Sözün
kisasi su ki o, genel olarak bütün yönleriyle kendisine benzer kimse az olan
biriydi."
Vefati
Hicri
13 Recep 751 (16 Eylül 1350)'de Çarsamba gecesi vefat etti. Bir gün sonra ögle
namazini müteakip Cami-i Kebir'de cenaze namazi kilindi ve Babu's-Sag'li mezarligina
defnedildi. Allah rahmet eylesin ve derecesini yükseltsin.
Eserleri
Herhangi
bir ilimde otorite sayilmasa da Kelam, Tefsir, Hadis, Fikih ve Usul-i Fikih'ta derinlesmis
olan Ibnu'l-Kayyim'in kaynaklarda 100'e yakin eserinin adi geçmekte olup bunlarin önemli
bir kismi gerek onun ilginç kisiligini, gerekse Hanbeli mezhebinin tarihi birikimini gün
isigina çikarma yönünden çagimizdaki insanlarin istifadesine sunulmustur.
Onun
eserleri metotlu olus ve tertipli yazilis bakimindan hocasi Hafiz Ibnu Teymiyye'nin
eserlerinden daha üstündür. Bunun disinda onun kitaplarinda tasavvuf tatliligi, akici
ifade ve insan ruhuna isleyicilik daha çok bulunmaktadir. Herhalde bu onun tabiatinin ve
ruhi yapisinin bir sonucudur. Onun ruhi yapisinda celalden (otorite) çok cemal
(hosgörü) vardir.
Eserlerinin
çok olmasi nedeniyle hepsinin ismini zikretmemiz mümkün degildir. Ancak her ilmi
disiplinde önemli olanlarin isimlerini zikretmekle yetinecegiz.
Akaid:
-el-Kasidetu'n-Nuniyye:
Ehli Sünnet akaidine ait 3000 beyit içermektedir.
-er-Ruh:
Agirlikli olarak rüya, ölümle kiyamet arasindaki süre, kabir hayati ve ruh konusunu
ele alir.
-Hidayetu'l-Hayara
Ahlak
ve Tasavvuf:
-Medaricu's-Salikin
-Ravzatu'l-Muvakkiin
'an Rabbi'l-Alemin
-Ahkamu
ehli'z-Zimme ve'l-Fürusiyye
-Hükmü
Tariki's-Salat
Tefsir:
-et-Tibyan
fi Aksami'l-Kur'an
-Esmau'l-Kur'an
-Tefsiru'l-Fatiha
-Tefsiru'l-Muavvezeteyn
Hadis:
-Tehzibu
Sünen-i Ebi Davud
-el-Menaru'l-Münif
Zadu'l-Mead:
Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in hayati, günlük yasayisi ve uygulamalarindan çikarilan dini,
ahlaki, hukuki vb. hükümlerinin yer aldigi ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Eser,
Siyer, Hadis, Fikih, Kelam, Tasavvuf ve ihsan kitabidir. Amel ve islah bakimindan Ihyau
Ulumi'd-Din'den sonra belki de böyle çok yönlü bir kitap yazilmamistir.
Kaynaklar:
1.Islam
Ansiklopedisi, TDV, C. 20, sh. 109-117
2.en-Nedvi, Islam Önderleri Tarihi, C. 2, sh. 425
Kaynak: Vahdet dergisi
|