NIKAHA DAIR AYKIRI FIKIRLER

Muaz Özyigit

 

"Ebu Hureyre (r.a) den rivayet edilmistir: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: Kadin dört sey için nikahlanir: Mali için, nesebi için, güzelligi için ve dini için. Sen dini için al, yoksa sikintiya düçar olursun" [Buhari, Kitab-un-nikah]

 

VERESIYE VEYA ÜMITVAR DINDARLIK

Bazi kardeslerimizin dindar olmayan hanimlarla evlendiklerini müsahade ediyoruz. Bazen hanimlar evlendikten sonra çok ama çok dindar olacaklarina dair sinyaller veriyor, bazen de bizim mücahid kardeslerimiz öbür cepheden, hatunlarin (çogu kez, cazibeli olan hatunlarin) hidayetine vesile olmak için kendi bekarlik hayatlarini feda ediyorlar!

 

Tabii böyle bir hanimla evlenen her müslüman, öte yanda bir bacimizi açikta birakmis oluyor. Maalesef isin yaklasik manzarasi bu... Halbuki o tür hanimlardan bin tanesi bizim bir bacimizin eline su dökemez. Üstelik dindarligi veresiye olan o hatunlar da, evlendikten sonra genellikle verdikleri sinyallerin veya umulanin çok altinda performans gösteriyorlar. Egreti bir basörtüsü, bir türlü ayaklara inemeyip dizler ile bilekler arasinda kararsizlik içinde bocalayan etekler, pardesüler...

 

Kisacasi bizden olmayanlara su veya bu mazeretle ragbet gösterip bizden olanlari açikta birakmak müslümana yakismaz. Yukaridaki hadise müracaat.

 

BEKLENTILERI ASGARIYE INDIRIN

Daha suurlu ve hatta "radikal" kardeslerimize gelince onlar bacilara taliptirler. Bacilarimiz da onlara. Buraya kadar iyi, güzel. Ama ne var ki onlarin da kafalarinda müstakbel eslerinde aranan sartlari havi, uzuun listeler var. Tabii o sartlari saglayan Adem oglu veya kizinin varligi ihtimal hesablarinda sifira fena halde yaklastigindan, bizim müslümanlarimiz otuz yaslarina kolaylikla bekar olarak erisiyorlar. Bu fitne zamaninda yazik degil mi kendilerine, yazik degil mi ümmete?

 

Insanin müstakbel esinden beklentileri ne kadar çoksa, evlendikten sonra hayal kirikligina ugramasi ihtimali de o kadar çok olur. Öyleyse beklentileri en aza indiriniz. Simdi akla su soru gelebilir: Hangi ölçüye göre en az? Yine yukaridaki hadise müracaat. Diger bir deyisle, esiniz olabilecek kisinin dinini, ahlakini sorusturun. Netice olumlu ise ve bir de "görme" kismi tamamsa hemen isi bitirin. Evlenin ve süratle çogalin. (Evet ne yazdigimin gayet farkindayim: süratle çogalin. Hatta çocuklariniza da böyle vasiyet edin!)

 

Toparlarsak:

 

Beklentiniz sadece din olsun.

Görme kismi da tamamsa isi hemen baglayin.

Anneler, babalar da isi zora kosmasinlar, maddi külfetleri suni bir biçimde arttirmasinlar. Kizin dindar ve begenilmis olmasi yeter. Erkegin de dindar ve begenilmis olmasi, ailesini geçindirmeye yetecek bir isi olmasi yeter. Bu konuda anne babalar bir az tutucu iseler, gençler onlari islerin kolaylastirilmasi yönünde ikna etmeye calissinlar.

Çogalin. (Bundan modern çekirdek ailedeki çocuk sayilarinin üstündeki adedler kasdediliyor tabii.)

 

ISLAM NIKAHI SU-I ISTIMALI VEYA TOPAL NIKAH

Bir baska müsahede ettigimiz uygulama da nisanli çiftlerin görüsmelerini ser'an kolaylastirmak için erken kiyilan Islam nikahidir. Böylece çiftler tokalasabiliyorlar, yan yana oturup sohbet edebiliyorlar, hatta el ele tutusup gezebiliyorlar (neuzubillah). Ama zifaf nedense hep resmi nikahdan sonra gerçeklesiyor. Aslinda "neden"i basit diyeceksiniz: Nisanin bozulmasi ihtimalinden dolayi zifafa Islam nikahini müteakip girmek uygun olmaz. Iyi ama o zaman su sorular akla geliyor: Islam nikahi tokalasmanin erkenlestirilmesini mübah kiliyor da niye zifafin çabuklastirilmasini mübah kilmiyor? Eger onu da mübah kiliyorsa ve nisanin bozulmasi ihtimalinden dolayi zifaf sakincali ise, tokalasma, beraber oturma gibi yakinlasmalar niçin sakincali olmuyor? Isterseniz söyle soralim: Ilk nisaninda bir takim yakinlasmalar yasamis olan bir kisiyi eslige kabul ederken mideler rahat olacak mi? Hem eger, bu durumda, nisan bozulursa, soranlara, "nisanimiz bozuldu" yerine, hani su helallerin en sevimsizi olan bosanmadan bahsetmemiz, "bosandik" dememiz gerçege daha yakin olmaz mi?

Müslüman, Islam nikahina ragmen zifafi, hiç bir ser'i kiymeti olmayan, fakat mecburi bir formalite olarak kabul ettigi resmi nikah sonrasina erteleyince, bu durum resmi nikaha daha fazla tazim edildigi, -- öyle kastedilmese de -- görüntüsü vermiyor mu? Böylece topal bir Islam nikahi sekli ortaya çikiyor.

 

Öyleyse, Islam nikahini nefsimize uygun gelen bazi kolayliklara alet etmeyelim. Su denilebilir: peki taraflar nisanlilik süresinde birbirlerini nasil taniyacak? Deriz ki: Müstakbel eslerin birbirini "daha iyi" tanimasi fikri modern hayatin bir saplantisidir. Esler birbirini nisanlilik süresinde taniyamaz. Belki erkek ve kiz aileleri birbirlerine bu sürede biraz daha asina olurlar o kadar. Evliligin yürümesi ihtimali beklentilerin azligina baglidir, nisanlilarin görüsme sürelerinin uzunluguna degil. Onun için nisanliligin kisa tutulmasinda fayda mülahaza ediyoruz. Müslümanlar modernlerin usüllerine adapte olacaklari yerde Islami prensipleri rehber edinmekte daha titiz olmalidirlar.

 

Öyleyse, bu islerde takip edilecek siraya dair teklifimiz sudur:

 

Karsi tarafin din ve ahlaki iyice arastirilsin.

Kiz erkek birbirlerini görsünler. Bu da tamamsa:

Istihare yapilsin. (Baskalarini uykuya yatirarak degil, bizzat kendisi duayi ezberleyerek, manasini ögrenerek, sünnete uygun sekilde, yani iki rekat namazin akabinde okuyarak. Uykuya yatma, rüya bekleme sünnette varid degil. Dua edilir ve bizi yoktan var eden zata tevekkül edilir, o kadar...).

Nisanlilik süresi kisa tutulsun. Bu müddet zarfinda kiz ve erkek hafifliklerden kaçinsinlar. Aileleri ile birlikte kadin erkek ayri oturarak görüsmeye riayet etsinler.

Velimeden bir kaç gün önce resmi nikah denen uyduruk formalite, kimseyi davet etmeden, gözlerden irak bir sekilde tamamlansin. Taraflar Islam'da na-mahremlere cari olan yasaklara riayete devam etsinler. (Böylece bizim nazarimizda Islam nikahinin nikah oldugu, resmi nikahin ise bes paralik kiymeti olmayan bir formalite oldugu dosta, düsmana ayan beyan izhar da edilmis olur.)

Velimeden hemen önce hakiki nikah kiyilsin.

Bizce suurlu, ciddi müslümanlara yakisan tertip budur...

 

 

Kaynak: anadolu dergisi, Volume 4, No 3, Fall 1994   

 

.