DOGU VE GÜNEYDOGU'DA
INSAN HAKLARI SORUNUNA BAKIS

Yüzyilimizin ulusal sinirlari asarak bölgesel bir boyut kazanan ve zaman içinde uluslar arasilasan sorunlardan birisi Kürt Sorunu'dur Irkçilik ve milliyetçilik akimlarinin yeniden nüksettigi, etnik ve bölgesel çatismalarin, ayrimcilik ve önyargilarin tirmadirildigi, modern ulus devletlerin farklilasan siyasal ve kültürel beklentileri, etnik ve dini kimliklere dayali talepleri karsilayamadiginin artik iyice belirginlestigi bir tarih döneminde yasiyoruz.

Özellikle Türkiye siyasetinde son 15 yilda meydanagelen gelismelerin de etkisiyle, Dogu ve Güneydogu bölgemizde yasanan sorun, ülkemizin en önemli sorunu haline gelmistir. Cumhuriyet tarihi ile yasit olan ve özellikle 1980 askeri darbesinden sonra agirlasan bu kronik sornul ilgili olarak son günlerde yasanan gelismeleri, kaygiyla karsiliyoruz, Çünkü bugünlerde yogun bir sekilde gündeme getirilen yaklasimlarin, sorunu dogru teshis etmekten çok, çarpitmaya ve yoksaymaya yönelik oldugu anlasilmaktadir. Eger böyle bir kasit yok ise, o zaman çok yüzeysel yaklasimlarla sorunun basite indirgendigini ifade etmek durumdayiz.

Baskan Bülent Ecevit'in Abdullan Öcalan'in yakalanmasindan sonra, basite indirgendigini ifade etmek durumundayiz.

Basbakan Bülent Ecevit'in Abdullah Öcalan'in yakalanmasindan sonra, sorunun çözümü noktasinda, Dogu ve Güneydogu'da baslatmak istedigi yatirim hamlesini bu kapsamda degerlendirmek gerektirmektedir. Sayin Ecevit, ilgili bakanlik ve kamu kuruluslarinin gerekli planlamayi yaparak uygulamaya konulari; bölgenin güvenligi açisindan önem tasilan yollarin yapilmasi ve asfaltlanmasi, terör olaylari nedeniye göç edenlerin iskani ve kismen harap olan köylerin yeniden yapilanmasi, hayvancilik ve sanayi alanlarinda yatirimlarin hizlandirilmasi, el haliciligi, aricilik, sercilik gibi alanlarda projelerin sürdürülmesi, kapali olan okullarin açilmasi, saglik tesislerin yapimina hiz velirmesi, organize sanayi bölgeleri insaatlarinin hizlandirilmasi, içme suyu, köprü, spor sahasi ve benzeri yatirimlarin gerçeklestirilmesi...seklinde siralamaktadir. Ayrica Sayin Ecevit, bölgede toplumsal barisi saglama noktasinda bu konularin büyük önem ve ivedilik tasidigini da belirtmektedir.

Azinlik bir seçim hükümetinin gündeme getirdigi bir programin ne kadar gerçekçi oldugu tartismalarina girmeksizin üzülerek söylemek gerekir ki, bu hazirliklar, bölgede yasanan sorun ile PKK sorununun karistirildigini açikça ortaya koymaktadir. Eger bu bilinçli olarak yapiliyor ise, söz konusu sorunun sona erdirilmesi mümkün olmayacak demektir.

Çünkü ülkemizin temel sorunu olma özelligini hala koruyan "InsanHaklari Sorunu" bireysel ve toplumsal hayatimizin hemen her alaninda kendini hala hissettirmektedir ve yillardan beri, insan haklari ihlallerinin, hem alan açisindan, hem de yogunluk açisindan en önemli ve can yakici bölümü, bu bölgemizde meydana gelmektedir.

Kuskusuz herhangi bir sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle o sorunun dogru tanamlanmasi sarttir. Sorunu ortaya çikaran faktörlerin/nedenlelerin ortaya konulabilmesi, sorunun özgürce tartisilabilmesi; saglikli çözüm yollarina ulasabilmek açisindan bir zorunluluktur. Oysa bu soruna yillardan beri hala bir ortak isim konulamamaktadir; kimleri "Güneydogu Sorunu" kimileri "Kürt Sorunu", kimileri de "Terör Sorunu" olarak tanimlamaktadirlar. Çünkü sorunun konusulmasinin, tartisilmasinin ve farkli çözüm önerilerinin dile getirilmesinin önündeki yasaklar devam etmektedir; farkli çözüm önerilerinde bulunanlar hala yargilanmakta ve cezalandirilmaktadir. Kaldi ki bu yasakta, Kürtler adina ortaya çiktigi savunulan örgütlerin de önemli payi vardir.

Kürt sorunu, ülkemiz siyasetine egemen olan çok daha genel bir sorunun bir parçasi, bir ürünü olarak ortaya çikmistir. Bu sorun, devletin kurulusundan günümüze degismeyen temel yapisi, örgütlenme biçimi ve sahip oldugu resmi ideoloji ile ilgilidiri. Bu yapinin ana çizgileri bugün de temelde degismemistir. Bugün ülkemizde insan haklari alanindaki iki temel sorun olan etnik ve dini özgülükler sorunu ile diger özgürlük alanlariyla ilgili sorunlarin temelinde iste bu yapi ve isleyis vardir. Yeni ulus-devletin iki temel kurucu ilkesi, milliyetcilik ve laiklik, kendilerine yüklenen anlam ve uygulamalarla, ülkemizin kanayan iki yarasinin da sebebi olmustur ve olmaktadir. Cumhuriyet ile birlikte din, bütün geri kalmisligin sorumlusu olarak görülerek baski altina alinirken, farkli etnik topuluklarin varligi da inkar edilmis ve hepsinin asimile edilerek homojen bir toplum olusturulmasi resmi bir politika olarak benimsenmistir. Bu anlamda Kürt sorunu bir sebepten çok bir sonucu ifade etmektedir.

Kürt sorununun bir sonuç olmasinin anlami sudur: Kürt sorunu, sadece bu sorunu çözmek için gelistirilecek politikalarla veya temel haklarin genisletilmesi için devletin bazi adimlar atmaya zorlanmasiyla çözümlenemez. Nihai çözüm, daha genel ve odaginda devletin yer aldigi daha kapsayici bir açlim programi ile mümkün olabilir. Ülkemizde sivil toplumda etnik bir çatisma vaya belirgin bir türk-Kürt farklilasmasi yasanmaktadir. On bes yila yakin bir süredir devam eden bölgedeki çatismalarin Türklerle Kürtler arasindaki toplumsal bir çatismaya dönüsmemis olmasi önemlidir.

Bu tespitimiz süphesiz kismi iylestirmelerin anlamsiz oldugu seklinde anlasilmamalidir. Insan haklari çerçevesinde Güneydogu'da yasayan halkin hak ve özgürlük alanlarinin genisletilmesine iliskin en mütevazi açilimlarin bile anlamli olduguna inaniyor ve destekliyoruz. Bu tür bazi önemlerin alinmasi veya bölge halkinin temel hak ve özgürlüklerini sinirlandiran veya yasaklayan bazi uygulamalara son verilmesi kuskusuz Kürt sorununu çözmek için yeterli olmayacaktir; ama bölge halkinin acilarini hafifletecek her açilimin bir degeri vardir.

Bu sorunun çözümlenmesinde siddet ve ayrilikçiligin geçerli bir yol oldugu elbette kabul edilemez. Çünkü ülkemizde yasayan Kürtler ile Türkler, esine az rastlanacak ölçüde bütünlesmis, cografi ve kültürel anlamda iç içe geçmis bir durumdadirlar ve siddet ve ayrilikçiligi bir alternatif olarak savunmak, yasayan bir organizmayi parçalamayi savunmakla aynidir. Dahasi Kürd'üyle Türk'üyle milletimiz her seye karsin ayriliktan ve siddetten yana degildirler ve çözümün bir arada, ama insanca bir arada yasamaktan geçtiginin bilincindedir. Dolayisiyla insan haklari ve hukuk devleti gibi üzerinde mutabakat saglanmasi mümkün asgari müstereklerde, Kürt sorununu asan kapsayici ve kusatici barisçil bir zemin hazirlanmalidir.

Herseyden önce kabul etmek gerekir ki, Kürt sorunu PKK ile baslamamistir; dolayisiyla PKK'nin yok edilmesi, Kürt sorununun köklü çözümü anlamina gelmektedir. Çünkü PKK, terör göç...bu bölgemizde yasadigimiz sorunun nedenleri degil, sonuçlaridir. Kürt sorununun çözümü, kisa ve uzun vadeli olmak üzere iki asamali bir programi gerekli kilmaktadir. Öncelikle kisa vadeli program, asagida bazilarini siralayacagmiz su tür önlemleri içermelidir:

1- Bölgeye yönelik sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik bir master plan hazirlanmalidir. Farlki kimliklerin önündeki Anayasal ve yasl engeller kaldirilmalidir. Ifade ve örgütlenme özgürlüklerini de kapsayan negatif haklarin kullanimi güvenceye kavusturulmalidir. Bu tür bir yaklasim, köklü çözüme giden yolda azimsanmayacak bir fayda saglayacaktir.

2-Bölge halki ile devlet arasinda yasayan güven bunaliminin sona erdirilmesi öncelikle hedeflenmelidir. Uzun vadeli bir baris programinin üzerine insa edilecegi güven arttirci bazi önlemler alinmalidir. Bu çerçevede yasaklanan Kürtçe yöre isimlerinin iade edilmesi, kismi veya genel bir af karari alinmasi gibi bazi adimlar, siyasi atmosferi yumusatacaktir. Daglardaki PKK militanlarina çagrilarda bulunulan bu günlerde, özellikle bölgedeki cezaevlerini dolduran ve "terör örgütüne yardim ve yataklik etmek" suçlamasiyla yargilanan onbinlerce kisinin kazinilmasi gözardi edilmemelidir.

3- Hiçbir çikar ya da amaç, yasama hakkinin önüne geçirilmemelidir. Ulasilacagi umulan güzel bir gelecek adina bugünü , gelecekteki muhayyel insanlar adina bugünkü canli, yasayan insanlari feda etmeye hakkimiz yoktur. Bundan ötürü öncelikle siddete, genel bir kategori olarak karsi çikilmali, nereden gelirse gelsin ve hangi yüce amaca dayanirsa dayansin silahli çözüm önerileri mahkum edilmelidir. Bu çerçevede te'dip, tenkil ve tercih politikalarina, silahla insanlarin fikir ve iradeleri üzerine ipotek konulmasina son verilmelidir.

4- Olaganüstü Hal ve Koruculuk kaldirilmali; köy yakma ve göç ettirme uygulamalarina son verilmelidir. Suç isleyen görevlilerin cezalandirilmasinin PKK ile mücadele gerekçe gösterilerek engellenmesine izin verilmemeli, mahkemelerin adil karar alabilmesi için gerekli sartlar olusturulmalidir. Iskence, yargisiz infaz, gözaltinda kayiplar ve faili meçhul cinayetlerin aydinlatilmasi için mevcut mekanizmalarin isinda gerektirdiginde onlari da denetleyecek yeni kurumlar olusturulmalidir.

5- Son günlerde yogunlasan ve sadece bölgede degil, ülkemizin her yaninda meydana gelen çilginca gösterilerde yasanan tahribat ve kundaklamalarin, bir toplumsal çatismayayol açmasi için gerekli sosyal, psikolojik ve ekonomik önlemler alinmali; güvenlik önlemleriyle yetinilmemelidir. Güvenlik görevlileri birtakim yetkilerle donatilirken, bu yetkilerin hukuk disi bir biçimde kullanilmamasi da saglanmalidir.

Uzun vadede yapilmasi gerekenlerin bir kisminin ise söyle siralayabiliriz:

1- Bugün Türkiye sinirlari içinde yasayan insanlar arasinda özel alanda etnik bir sorun yasanmamaktadir. Yapilmasi gereken, toplumun efendisi olarak kurulan ve toplumu dönüstürmeyi öngören resmi bir ideoloji tasiyan devleti, insan haklarina bagli bir hukuk devletine dönüstürmek, devleti bir amaç degil araç haline getirmektir. Uzun vadeli böyle bir program, mutlaka çok daha temel bir konuyu, ulus-devleti mercek altina alinmali ve anayasal vatandasliktan ulus-devletin yeniden yapilanmasina ve tanimlanmasina kadar her tür görüs tartisilmalidir. Bireyler, hangi düsünceyi savunurlarsa savunsunlar, can güvenliklerinden yana endise duymamalidirlar.

2- Uzun vadede dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de Türkleri ve Kürtleri bugüne kadar baris içinde yasatan pozitif unsurlari yeniden kesfetmek, ayrimi ve önyargiyi besleyen unsurlardan kaçinmak olmalidir.

3- Dogu ve Güneydogu'da yasayan insanlarin sorunlari, ana sorundan ayri ele alinarak çözümlenemez. Dolayisiyla bu insanlarin magduriyet ve mazlumiyetlerinin giderilmesine yönelik alinacak tüm önlemler, ana sorunun çözümüne de katki saglayacak dogrultuda olmak durumundadir. Bunun için:

-Bu sorunun konusulmasinin, tartisilmasinin önündeki tüm yasal ve fiili engeller kaldirilmali; soruna yönelik farkli çözüm önerilerinin kamuoyunda dile getirilmesi ve tartisilmasinin yolu açilmalidir.

-Yillardan beri uygulanan politikalar gözden geçirilmeli ve sorun dogru tanimlanmalidir. Çözüm getirmeyen, sorunu daha da çözümsüzlestiren, baski ve inkar politikalarindan vazgeçilmelidir.

-Bölgede yasanan olaylardan Türkiye kamuoyunun haber almasinin önündeki engeller kaldirilmalidir. Bölgedeki gelismelerle ilgili tek haber kaynagi, halen OHAL Bölge Valiliginin resmi açiklamalaridir.

-Bölge insaninin sorunlarinin çözümünde, bu insanlarin köylerine geri dönme yollarinin bir an önce bulunmasi en gerçekçi ve kolay çözüm yolu olarak gözükmektedir. Bunun gerçeklestirilebilmesi için de, bu insanlari can güvenliklerinin saglanmasi, köylerinin yeniden imar edilmesi, geçim kaynaklarinin yeniden olusturulmasi, toplu olarak geriye dönüslerinin saglanmasi, köy bosaltmalarin tekrar olmayacaginin garanti edilmesi ve bu insanlarin bu konuda ikna edilmeleri; köylerin mayin, bubi tuzagi vb. unsurlardan temizlenmesi gibi bazi önlemlerin alinmasi gerekmektedir.

-Yogun göç almis yerlesim birimlerinin Afet Bölgesi ilan edilerek, buna paralel politikalar gelistirilerek uygulanmalidir.

-Yogun göç almis merkezlerdeki yerel yönetimlerin, merkezi hükümetten ve genel bütçeden alacaklari paylar geciktirilmeden simdiki nüfuslari esas alinarak düzenlenmeli ve verilmelidir.

-En uygun Bakanlik ya da bagli kurulus araciligiyla, göçettirilmis vatandaslarimiz üzerinde saglikli bir Sosyo-Psikolojik Arastirma yapilmali ve elde edilecek sonuçlara göre gerekli kisa, orta ve uzun vadeli uygulamalara geçilmelidir.

-Özellikle bölgedeki Sivil Toplum Örgütleriyle daha yakin iliski ve iletisim içerisinde, soruna yönelik sürekli politikalar gelistirilmeli ve meclise ve hükümete öneriler götürülmelidir.

-Sorunla ilgili bir Müstesarlik veya Izleme ve Degerlendirme Merkezi olusturulmasi üzerinde düsünülmelidir.

-Göçe iliskin saglikli veriler, ne resmi kurumlarin ne de sivil toplum örgütlerinin elinde bulunmamaktadir. Nüfus sayimindan da yararlanarak, göç sorununun bilimsel tablosuna kavusulmali ve gerçekçi önlemler öngörülebilmelidir.

-Bölgede güvenlik görevlileri ve basin organlarina yönelik baskici uygulamalar son bulmalidir.

Sonuç olarak: Dogu ve Güneydogu'da yasanan sorun; etnik, kültürel, sosyal, ekonomik boyutlari olan komplike bir insan haklari sorunudur. Terör ve uluslararasi boyutlari da gözardi edilmeden ele alinacak bir master planla ancak çözüm süreci baslatilabilir. Devleti, insanlari terbiye etmeye çalisan bir efendi olmaktan çikarip, Türkiye'de yasayan tüm insanlarin, hak ve özgürlüklerini güvence altina alan bir araca dönüstürmeyi amaçlayan bir yaklasim, diger sorunlarimizi da Kürt Sorunu'nu da çözecektir.


Mazlumder Genel Baskani
Yilmaz Ensaroglu

@ Ekrem Yolcu

arrow3h.gif (1916 Byte)