varol.gif (3820 Byte)

Islâm Adina Vahset

Her ne hikmetse Ramazan ayina gelince Islâm adina gerçeklestirilen ve tam anlamiyla “vahset” diyebilecegimiz türden saldirilar özellikle artiriliyor. Isin ilginç tarafi ise bu saldirilarda hedef olarak çogunlukla dinlerine bagli Müslümanlarin veya Islâm’i anlamaya ve yasamaya meyilli halk kitlelerinin seçilmesi. Ramazan’in ortalarina dogru Sudan’da Islâm adina gerçeklestirilen bir saldirida teravih namazi kilan insanlar otomatik silahlarla tarandi ve 27 kisi katledildi. Geçtigimiz günlerde de Cezayir’de benzer birtakim saldiri ve katliamlar gerçeklestirildi. Oysa bu vahsetin Islâm’la ve Islâmi duyarlilikla uzaktan yakindan ilgisi olamaz.

Ramazan’da insanlarin inançlarini süpheye sokmayi amaçlayan kafa bulandirici medya saldirilarinin arttigi gibi bu sekilde halk kitlelerine yönelik vahsi saldirilarin artmasi da gerçekten dikkat çekicidir. Biz daha önce Cezayir konusuyla ilgili olarak yazdigimiz yazilarda bu ülkedeki katliamlarin arkasinda cuntanin oldugu gerçegine parmak basmis ve bununla ilgili gerekçelerimizi de ortaya koymaya çalismistik. Geçtigimiz yillarda Bati basinina yansiyan haberlerle, Cezayir istihbaratindan veya ordusundan kaçarak çesitli Avrupa ülkelerine siginan bazi kisilerinin itiraflariyla cuntanin katliamlarin arkasinda yer aldigi gerçegi daha bir netlik kazandi.

Söz konusu itiraflar üzerine birtakim uluslararasi kuruluslar, BM teskilatina bagli insan haklari kuruluslari, Uluslararasi Af Örgütü, Avrupa Birligi vs. harekete geçerek olaylarin perde arkasini arastirmak istemislerdi. Bunun için Cezayir hükümetinden, kendilerine olaylarla ilgili arastirma yapma firsati vermesini istediler. Cezayir cuntasi katliamlarin arka plâninin arastirilmasi durumunda kendinin bütün kirli çamasirlarinin ortaya çikarilmasi ihtimali oldugunu düsündügünden bu yöndeki tekliflere karsi hep soguk davrandi. Oysa iddia ettigi gibi katliamlar Islâmcilar tarafindan gerçeklestiriliyor olsaydi hiç çekinmeden bu heyetlere izin verir, itham ettigi kisilerin olaylardaki rollerinin ortaya çikarilmasi için bütün imkanlari hazirlardi. Bu itibarla cuntanin söz konusu arastirma tekliflerine karsi soguk davranmasi ve heyetlerin Cezayir’e girmelerine izin vermemekte direnmesi onun katliamlardaki rolünü ortaya koyan en açik delillerden biridir.

Cunta bir ara Avrupa Birligi teskilati adina giden bir heyete izin verdi. Ancak bu heyetin de katliamlarin islendigi yerlere gidip arastirma yapmasina müsaade etmeyerek sadece birtakim resmi görüsmeler yapmakla yetinmelerini istedi. Bu tavir da olayin gerçek yönünü gözler önüne seriyor. Çünkü cunta, heyetin katliamlarin gerçeklestirildigi yerlere gittiginde olaylara sahit olan insanlara muhtemelen: “Katliamlar ne gibi sartlarda gerçeklestiriliyor? Sizin o silahsiz masum insanlarinizi öldürmeye gelenler nasil birileri? Saldirilar olduktan sonra askeri merkezlere haber veriliyor mu? Haber veriliyorsa ordu mensuplari ne kadar zamanda müdahalede bulunuyor? Katiller bu kadar insani rahatça öldürme sonra da ellerini kollarini sallayarak kaçma firsatini nasil buluyorlar? Devlet görevlileri olaylarin üzerine gerçekten gidiyor, katillerin kimliklerini sorusturuyorlar mi? vs.” türünden sorular soracagindan endise ediyordu. Onlarin bu sorular karsisinda verecekleri cevaplar belliydi. Çünkü bu sorularin birçogunun cevabi zaten bazi basin yayin organlarina yansimisti. Eger ki heyet olay yerlerine ulasma konusunda diretse ve yukarida zikrettigimiz sorulari sorsaydi insanlar kendilerine: “Katliamlar genellikle, geçmiste FIS’e (Islâmi Selamet Cephesi’ne) oy verenlerin çok oldugu yerlerde gerçeklestiriliyor. Üstelik katliamlarin gerçeklestirildigi yerlerin birçogu askeri karargahlara çok yakin. Gelenler yüzleri örtülü oldugundan taniyamiyoruz. Ama cuntanin ninjalar dedigi katilleri de bu sekilde yüzlerini örtüyorlar. Katiller bazen alti yedi saat kaliyor, istedikleri kadar insani kesiyor, sonra ellerini kollarini sallayarak gidiyorlar. Ordu mensuplari ise ondan sonra olay yerine geliyorlar vs.” diyeceklerdi. Ama AB heyeti belki bu tür cevaplar alacagini önceden bildiginden ve Cezayir cuntasini zor durumda birakmak istemediginden olay yerlerine kadar ulasarak katliamlara sahit olan insanlara belirttigimiz sorulari sorma geregi duymadi.

Bunlar bizim kafamiza göre uydurdugumuz seyler degil. Cezayir’den kaçanlarin itiraflarinda yer alan bilgiler. Eger onlarin verdigi bu bilgiler dogru olmasaydi cunta, insan haklari kuruluslarina mensup heyetlerin katliamlarin arka plânini arastirma talepleri karsisinda neden telasa kapilacakti? Zoraki kabul ettigi AB heyetinin bizzat katliamlarin gerçeklestirildigi yerlere kadar giderek arastirma yapmalarina izin vermekten kaçinmasi hep bu bilgilerin dogrulugundan kaynaklanmiyor mu?

Ancak ilginçtir ki sagir sultanin bile duydugu bu gerçekleri bizim ülkemizdeki cuntadan çok cuntaci basin yayin organlari hâlâ gizlemeye çalisiyorlar. Belki bunlarin telasi da cuntanin telasiyla ayni sebebe dayaniyor olabilir! Bunlar cuntadan fazla cuntaci olduklarindan cuntanin kirli çamasirlarini kendi kirli çamasirlari gibi algiliyor dolayisiyla ortaya çikmasini istemiyor olabilirler! Ama onlar ne kadar gizleseler de iletisim imkanlarinin bu kadar genisledigi bir ortamda gerçekler ister istemez gün yüzüne çikacaktir ve çikmaktadir.

@ Ekrem Yolcu

Kaynak: Akit Gazetesi, Aralik 2000

arrow3h.gif (1916 Byte)