Islâm Adina Vahset
Her ne hikmetse Ramazan ayina gelince Islâm adina gerçeklestirilen ve
tam anlamiyla vahset diyebilecegimiz türden saldirilar özellikle artiriliyor.
Isin ilginç tarafi ise bu saldirilarda hedef olarak çogunlukla dinlerine bagli Müslümanlarin
veya Islâmi anlamaya ve yasamaya meyilli halk kitlelerinin seçilmesi. Ramazanin
ortalarina dogru Sudanda Islâm adina gerçeklestirilen bir saldirida teravih namazi
kilan insanlar otomatik silahlarla tarandi ve 27 kisi katledildi. Geçtigimiz günlerde de
Cezayirde benzer birtakim saldiri ve katliamlar gerçeklestirildi. Oysa bu vahsetin
Islâmla ve Islâmi duyarlilikla uzaktan yakindan ilgisi olamaz.
Ramazanda insanlarin inançlarini süpheye sokmayi amaçlayan kafa bulandirici medya
saldirilarinin arttigi gibi bu sekilde halk kitlelerine yönelik vahsi saldirilarin
artmasi da gerçekten dikkat çekicidir. Biz daha önce Cezayir konusuyla ilgili olarak
yazdigimiz yazilarda bu ülkedeki katliamlarin arkasinda cuntanin oldugu gerçegine parmak
basmis ve bununla ilgili gerekçelerimizi de ortaya koymaya çalismistik. Geçtigimiz
yillarda Bati basinina yansiyan haberlerle, Cezayir istihbaratindan veya ordusundan kaçarak
çesitli Avrupa ülkelerine siginan bazi kisilerinin itiraflariyla cuntanin katliamlarin
arkasinda yer aldigi gerçegi daha bir netlik kazandi.
Söz konusu itiraflar üzerine birtakim uluslararasi kuruluslar, BM teskilatina bagli
insan haklari kuruluslari, Uluslararasi Af Örgütü, Avrupa Birligi vs. harekete geçerek
olaylarin perde arkasini arastirmak istemislerdi. Bunun için Cezayir hükümetinden,
kendilerine olaylarla ilgili arastirma yapma firsati vermesini istediler. Cezayir cuntasi
katliamlarin arka plâninin arastirilmasi durumunda kendinin bütün kirli çamasirlarinin
ortaya çikarilmasi ihtimali oldugunu düsündügünden bu yöndeki tekliflere karsi hep
soguk davrandi. Oysa iddia ettigi gibi katliamlar Islâmcilar tarafindan gerçeklestiriliyor
olsaydi hiç çekinmeden bu heyetlere izin verir, itham ettigi kisilerin olaylardaki
rollerinin ortaya çikarilmasi için bütün imkanlari hazirlardi. Bu itibarla cuntanin söz
konusu arastirma tekliflerine karsi soguk davranmasi ve heyetlerin Cezayire
girmelerine izin vermemekte direnmesi onun katliamlardaki rolünü ortaya koyan en açik
delillerden biridir.
Cunta bir ara Avrupa Birligi teskilati adina giden bir heyete izin verdi. Ancak bu heyetin
de katliamlarin islendigi yerlere gidip arastirma yapmasina müsaade etmeyerek sadece
birtakim resmi görüsmeler yapmakla yetinmelerini istedi. Bu tavir da olayin gerçek
yönünü gözler önüne seriyor. Çünkü cunta, heyetin katliamlarin gerçeklestirildigi
yerlere gittiginde olaylara sahit olan insanlara muhtemelen: Katliamlar ne gibi
sartlarda gerçeklestiriliyor? Sizin o silahsiz masum insanlarinizi öldürmeye gelenler
nasil birileri? Saldirilar olduktan sonra askeri merkezlere haber veriliyor mu? Haber
veriliyorsa ordu mensuplari ne kadar zamanda müdahalede bulunuyor? Katiller bu kadar
insani rahatça öldürme sonra da ellerini kollarini sallayarak kaçma firsatini nasil
buluyorlar? Devlet görevlileri olaylarin üzerine gerçekten gidiyor, katillerin
kimliklerini sorusturuyorlar mi? vs. türünden sorular soracagindan endise
ediyordu. Onlarin bu sorular karsisinda verecekleri cevaplar belliydi. Çünkü bu sorularin
birçogunun cevabi zaten bazi basin yayin organlarina yansimisti. Eger ki heyet olay
yerlerine ulasma konusunda diretse ve yukarida zikrettigimiz sorulari sorsaydi insanlar
kendilerine: Katliamlar genellikle, geçmiste FISe (Islâmi Selamet Cephesine)
oy verenlerin çok oldugu yerlerde gerçeklestiriliyor. Üstelik katliamlarin gerçeklestirildigi
yerlerin birçogu askeri karargahlara çok yakin. Gelenler yüzleri örtülü oldugundan
taniyamiyoruz. Ama cuntanin ninjalar dedigi katilleri de bu sekilde yüzlerini
örtüyorlar. Katiller bazen alti yedi saat kaliyor, istedikleri kadar insani kesiyor,
sonra ellerini kollarini sallayarak gidiyorlar. Ordu mensuplari ise ondan sonra olay
yerine geliyorlar vs. diyeceklerdi. Ama AB heyeti belki bu tür cevaplar alacagini
önceden bildiginden ve Cezayir cuntasini zor durumda birakmak istemediginden olay
yerlerine kadar ulasarak katliamlara sahit olan insanlara belirttigimiz sorulari sorma
geregi duymadi.
Bunlar bizim kafamiza göre uydurdugumuz seyler degil. Cezayirden kaçanlarin
itiraflarinda yer alan bilgiler. Eger onlarin verdigi bu bilgiler dogru olmasaydi cunta,
insan haklari kuruluslarina mensup heyetlerin katliamlarin arka plânini arastirma
talepleri karsisinda neden telasa kapilacakti? Zoraki kabul ettigi AB heyetinin bizzat
katliamlarin gerçeklestirildigi yerlere kadar giderek arastirma yapmalarina izin
vermekten kaçinmasi hep bu bilgilerin dogrulugundan kaynaklanmiyor mu?
Ancak ilginçtir ki sagir sultanin bile duydugu bu gerçekleri bizim ülkemizdeki cuntadan
çok cuntaci basin yayin organlari hâlâ gizlemeye çalisiyorlar. Belki bunlarin telasi
da cuntanin telasiyla ayni sebebe dayaniyor olabilir! Bunlar cuntadan fazla cuntaci
olduklarindan cuntanin kirli çamasirlarini kendi kirli çamasirlari gibi algiliyor
dolayisiyla ortaya çikmasini istemiyor olabilirler! Ama onlar ne kadar gizleseler de
iletisim imkanlarinin bu kadar genisledigi bir ortamda gerçekler ister istemez gün
yüzüne çikacaktir ve çikmaktadir.
Kaynak: Akit Gazetesi, Aralik 2000