* El-Aksa Intifadasi

* Basörtüsü Zulmü

* Yagma Hasanin Böregi

* Ekonomik Talan

 


 

Israil'in Direnis Karsisindaki Çözümsüzlügü ve
EL-AKSA INTIFADASI

 

Bünyamin ESEN

Içinde bulundugumuz günler, Filistin Intifadasinin yeniden dirilisine tanik olmakta. Filistinli müslümanlar Israil'in çirkin ve saldirgan yüzünü tüm dünya önünde en açik bir sekilde ortaya koyan olaylar sirasinda kararli bir tavir ortaya koymaktalar. Olaylarin ilk basladigi günden bu yana 80'den fazla sehit, 2000'den fazla yarali olmasina ragmen Filistin halkinin ilk günden beri, israrla direnisi destekledigi görülmekte.

Olaylar, Israil eski savunma bakani, sagci Likud Partisi ve ana muhalefet lideri Ariel Saron'un Mescid-i Aksa'ya girecegini duyurmasiyla patlak verdi. Sabra ve Satilla katliamlarinin sorumlusu da olan "Beyrut Kasabi" lakapli Ariel Saron, bu girisimi ile hem Israil kamuoyunda yaklasan seçimler öncesinde puan toplamayi; hem de "Kudüs'ün statüsü" tartismalarinda ana anlasmazlik nedeni olan kutsal mekanlarla ilgili bir emr-i vaki gerçeklestirmeyi amaçlamaktaydi.

Kamuoyunda yogun bir sekilde "provokasyon" olarak tanimlanan isgal girisimi açikça siyonistlerin cüretkar ve mütecaviz yüzünü ortaya çikariyor. Filistin halkini ve tüm müslümanlari tahrik ve rahatsiz etme amaçli bu hareket, bir provokasyondan daha fazlasini ifade etmekte.

1. Öncelikle "Camp David baris görüsmeleri"nin sonuçlanamamasina neden olan ve diyalogu tikayan ana maddenin Israil ile Filistin arasindaki "Kudüs'ün ve kutsal yerlerin" statüsü sorunu oldugunu hatirlamak gerek. Camp David'de Israil'in Kudüs konusundaki kararli tutumu ve Filistin tarafinin da israri, görüsmelerin seyrini belirlemisti.

Israil, kutsal mekanlar basta olmak üzere Kudüs'ün kesinlikle Israil topragi oldugunu ve öyle kalacagini savunuyor. Mescid-i Aksa'nin bulundugu mekanin siyonistlere ait oldugunu söylemekte ve Mescid'in yikilarak yerine "Süleyman Mabedi"ni insa etmeyi hedeflemekte. Filistinliler ise kutsal yerler ve Dogu Kudüs basta olmak üzere tüm kentin Filistinliler'in ebedi baskenti oldugunda israr ediyorlar.

Saron'un girisimi iste bu açidan, simdiye kadar Israilli gasiplarin müslümanlarca sokulmadigi Mescid-i Aksa'nin statüsüne iliskin bir boyut içermekte. Ariel Saron "Biz istersek iste bunu bile yapariz" tarzinda, tahrik edici bir açiklama yaparak Aksa'yi ziyaret edecegini söyleyerek, Israil devletinin hedefini izhar ediyor. Bu ziyaret ile fiilen müslümanlara ait bir konumda olan kutsal mescidin üzerinde sembolik olarak da olsa Israil egemenliginin ispatlanmasi hedefleniyordu. Müslümanlarin, Allah'in mescitlerine "Allah'a ve Rasulü'ne düsman olanlarin sokulmamasi" emri ilahisi mucibince Saron'u kutsal Mescid'ten kovmalari ise el-Aksa'nin müslüman statüsünü savunmayi içeriyor.

2. Saron bu tavriyla özellikle Güney Lübnan hezimeti sonrasinda Israil kamuoyunda olusan psikolojik yenilgi havasini kirmaya ve saldirgan siyonist ruhun yeniden yesermesini saglamaya çalismakta. Hizbullah karsisinda aldigi yenilginin acisi ile Lübnan'dan çekilen Israil'in, el-Aksa'yi sembolik olarak isgal ederek güçlü ve kudretli, hala her türlü katliami gönlünce yapmaya muktedir oldugu imaji yayginlastirilmaya çalisiliyor ve Israil halki bu dogrultuda yönlendiriliyor.

.............

 


 

IHL'lerde ve Ilahiyatlarda Basörtüsü Zulmü Yayginlastiriliyor

 

Musa ÜZER

Imam Hatip Lisesinin bulundugu sokaktan yüzlerce genç ses, gür bir sedayla haykiriyordu: "Yasaklara Hayir, Egitime Özgürlük", "Uyan Diren Özgürles", "Burasi Türkiye Özgürlük Nerede". Ve asagi sokaktan polis minübüsü hizla gencecik ögrencilerin arasina daliyor ve yaka paça tutulan bes kiz ögrenci zorla minübüse sokuluyor. Ögrenciler minübüsü kusatiyorlar; dört bir taraftan etten duvar örerek arkadaslarinin götürülmesini engellemeye çalisiyorlar. Polis memuru, otomatik tüfegin agzina mermiyi sürüyor. Arkadaslarini kurtarmaya çalisan ögrenciler zorla ve tehditle uzaklastirilmaya çalisiliyor. Ama ögrenciler kazaniyor ve minübüse sokulan bes genç kiz birakiliyor. Yumruklar havaya kalkiyor ve ögrenciler hep birlikte haykiriyor: "Zulme Karsi Direnecegiz."

Mevcut sistem, yeni egitim ögretim yilinda da düsünce, inanç, egitim katliamlarina seri bir sekilde baslayarak, dayatmaci formundan bir sey kaybetmedigini gösteriyor. Istanbul agirlikli olmak üzere Türkiye'nin çesitli IHL'lerinde, Ilahiyat fakültelerinde basörtüsü yasagi keyfi olarak yayginlastirilmaya çalisiliyor. Önce 8 yillik kesintisiz egitimi çikararak Imam Hatiplerin orta bölümü kapatildi. Daha sonra üniversite sinavlarinda, meslek liseli ve IHL'li ögrenciler kendileri için belirlenen çok az sayida fakülte disinda diger fakültelere gitmek istediklerinde 30 puanlik bir hak mahrumiyeti ile cezalandirildilar. Fakat buna ragmen halk çocuklarini IHL'lerde okutmaktan vazgeçmeyince daha açik, keyfi, hukuksuz yöntemler uygulanmaya baslandi.

Su anda uygulanan basörtüsü yasaklarinin yasal, hukuki bir dayanaginin olmamasi, mevcut sistemin isleyis mantigi hakkinda da ciddi bilgiler veriyor. Sadece IHL'ler degil, üniversiteler için de bu geçerli. Kilik kiyafetle ilgili Yüksek Ögretim Kanunu'nun 17. maddesi "Yürürlükteki kanunlara aykiri olmamak kaydiyla yüksek ögretim kurumlarinda kilik-kiyafet serbesttir." hükmünden baska bir yasa yok. Anayasa'nin baska bir maddesinde (124. Madde) ise, "Hiçbir yönetmelik bir kanuna dayandirilmadan çikarilamaz" maddesi var.

Dolayisiyla basörtüsü yasagina karsi ögrenci ve velilerin göstermis oldugu direnis, hem inancina sahip çikma, zulme karsi durma açisindan mesru, hem de yasagin kanunsuz, hukuka aykiriligi ve keyfiligi bakimindan son derece yasal ve hukukidir. Ama yasagin hukuksuz ve zorba olmasi yetmiyormus gibi protestolara karsi da son derece sert ve abartili müdahale yapilmasi sistemin acziyeti ne kadar içsellestirdigini gösteriyor.

.............

 


 

Yagma Hasanin Böregi
ANAVATAN, YAVRUVATAN, HORTUMLAYAN!

 

Kenan ALPAY

2000 yilinin ilk alti ayinda dis ticaret açiginin % 139 artarak 9 milyar 791 milyon dolara yükseldigi bir dönemde Basbakan Yardimcisi Devlet Bahçeli "2023 yilinda birinci lige çikip, dünyanin ilk 10 ekonomisi arasina girecegiz" sözünü veriyor. Hirsizlik, yolsuzluk, iltimas, talan, zulüm, rüsvet vb. her türden melanete cumhuriyetin temel ilkeleri ugruna 77 yil sabredip katlanan halkimizi cumhuriyetin 100. kurulus yildönümünde süpriz güzellikler bekliyor. Oysa ekonomik istikrar paketinin % 25 olarak hesapladigi enflasyon hedefi % 45'in üzerine çikacagi simdiden kesinlesti bile. Ekonomik istikrar, siyasi istikrar vb. tanimlamalardan anlasilan ilgili alanlarda MGK tavsiyelerine uyum gösterme performansina isaret ediyor. Muhalefetin sesinin kisildigi, iktidara yaklastirmamak için her türlü tehdit ve zorbaligin mesru oldugu bir demokrasi ve istikrar paketi yürürlükte tutuluyor. Memurlarin, isçilerin, ögrencilerin, çiftçilerin veya siyasi hareketlerin gasp edilen haklarini korumak için ortaya koyduklari tepkilerini, protestolarini copla, panzerle, gözaltilarla sindiren bir hukuk devletinin vatandaslari olarak yasiyoruz. Havada uçan kustan, karada yürüyen karincaya degin Misak-i Milli sinirlari içerisindeki canli-cansiz tüm varliklarin Genelkurmay'in emir ve görüslerini 'hazirol'da bekledigi bir iklimi tesekkül ettirebilmek için vatan topraklari darbeler ve muhtiralarla gayet münbit bir hale getirildi. Sonra gelsin paralar batsin bankalar, düze çiksin ekonomiler AB standartlarina erissin demokrasiler.

Paranin Kaynagi Vatandas Riza !

Maliye Bakanligi'nin raporlarina göre 1995-99 yillari arasinda vergi mükelleflerine kesilen ceza tutari 551 trilyon TL iken 2000 yilinin ilk alti ayinda kesilen ceza tutari 520 trilyon TL oldu. Maliye Bakani bütçe degerlendirmesi yaparken 2000 yili ilk 8 aylik dönemde devletin 17 katrilyon 517 trilyon TL'si vergi olmak üzere 22 katrilyon 155 trilyon TL'lik gelir elde ettigini açikladi. Ayni açiklamada vergi gelirlerinin neredeyse tamaminin faiz borçlarina aktarildigini izah eden Maliye Bakani, gelir ve vergi tahsilatinda bir önceki yila göre % 104.2'lik bir artis oldugunu belirtiyor. Vergi yükünü alt ve orta gelir gruplarina mensup toplumsal kesimlerin sirtina yükleyen devlet masallah her yil gelirini katlayarak büyütüyor. Vergi geliri artiyor artmasina fakat bütçe açiklari daha fazla artiyor. Katlanarak büyüyen vergi oranlari vatandasa yol, su, elektrik, okul, hastane vb. türden kamu hizmeti olarak geri dönmüyor. Bu bir tarafa, geçen her gün reel olarak bir önceki günden daha kötü sartlara mahkum ediliyor insanlar. Türkiye'de ve uluslararasi alanda enerji sektöründe devlesmis sirketlerle entrikalar tertip eden hükümet, elektrik tasarrufu adi altida sokak lambalarini dahi karartma uygulamasina geçiyor... (Devami dergide)

.............

 


 

Ekonomik Talan ve Törpülenen Duyarliliklar

 

Bahadir KURBANOGLU

Karanligin baskisi olanca gücüyle artiyor. Artik sadece zihinlerimizden degil, maddi-manevi her cihetten baski altinda oldugumuz tescillenmis durumda.

Devlet Istatistik Enstitüsü'nün (DIE) verilerine göre Türkiye ekonomisi 1999'da 6.4 küçülmüs. KOBI'ler tam bir kaosun içerisinde. Hiçbir sektörde bir gün diger bir günü tutmuyor. Müthis bir istikrarsizlik trendi almis basini gidiyor. Cotarelli'lere emanet emekçiler yigini, "enflasyonu düsürüyoruz" yalanlarina elbette inanmiyor ama batik bankalarin yükünü omuzlayacagi günlerin gelip çattigini da iyi biliyor. 28 Subat iktidari enerji basta olmak üzere, pekçok alanda çekilecek sikintilarin yakin oldugunu itiraf etmek zorunda kaliyor. Bu defa Güneydogu Asya'da bir kriz yok; yani kendisine sarinilacak yalanlar üretmek de zor.

Ama tüm bunlar 15 milyon ailenin yasadigi Türkiye'de, 150 bin ailenin gelir piramidinin en yüksek noktasinda oldugu gerçegini degistirmiyor. Yüzde 1'lik bu kesim içerisinden yaklasik iki bin aile üst katmani olustururken, on bin kadar aile de kaymak tabakayi teskil ediyor. DIE'nin verdigi komik rakamlara göre bunlarin yillik geliri 300 milyar lirayi buluyor. Diger katmanda ise yillik geliri 60-120 milyar arasinda olan aileler var. Komik diyoruz, nitekim resmi rakamlar bu ailelerin aylik kumar-eglence-seyahat vb. harcamalarini adeta gelir olarak gösterip, bürokrasinin dikenli tellerine takildigini itiraf etmek zorunda kaliyor. Ama bir gerçek var ki; bu -yaklasik- yüzde 10'luk kesimin disinda kalanlar uçurumun büyüklügüne sehadet ediyorlar.

Birkaç kisi ya da ailenin eline emanet Türkiye ekonomisi, genelin faydasindan ziyade, azinligin çikarlari dogrultusunda manipüle edildigi için; 28 Subat benzeri süreçler bu ivmeyi hizlandiran uygun ortamlari olusturuyor. Halkin yüzünü güldüren az sayidaki firsatlar ise yine bu mantik üzere elinden aliniyor. LPG buna en güzel örnektir. Avrupa'da devletler, neredeyse LPG kullananlarin ceplerine para koyacakken; Türkiye'de nasil etsem de cazibesini yitirmesini saglasam mantigi hakim. Bu bir egilim olmaktan öte, bizzat devletin bakani tarafindan itiraf edilen bir gerçegin ürünü.

.............

@ Ekrem Yolcu

Kaynak: Haksöz dergisi

arrow3h.gif (1916 Byte)