”KUSATMA”

Altindayiz

...................................................................................................David Walsh

 

Bu kadar içi bos bir filmi nasil açiklayabilirsiniz? ...Böyle bir is ancak entellektüel yüzeysellige olan derin bagliligin ve tüm bir hayat boyunca tek bir ciddi bir mesele üzerine bile düsünememis olmanin ürünü olabilir.

Kusatma filminin dayanak noktasi su: Bir müslüman din adaminin ABD ordusu tarafindan Ortadogu’da gizlice yakalanmasindan sonra, bu din adaminin takipçileri New York’ta bir terör kampanyasi baslatirlar. Amaçlari yakalanan din adaminin serbest birakilmasini saglamaktir. FBI, CIA ve Amerikan ordusu ise el koyar. Farkli kurumlar arasinda anlasmazlik çikar. Iki büyük patlama daha olunca –ki yüzlerce insan ölür- Amerikan ordusu Brooklyn’i isgal eder ve Arap-Amerikan genç erkekler için toplama kamplari kurulur. Bir süpheli, gözaltinda, yari-fasist bir ordu yetkilisi tarafindan iskenceyle öldürülür. Teröristlerin daha önce Amerikan hükümeti hesabina çalistiklari ortaya çikar; daha önce Saddam Hüseyin’e karsi yapilan kampanyada kullanilmislar ve sonra Irak’ta kendi kaderlerine terkedilmislerdir. Sonunda FBI az çok CIA’nin de isbirligiyle sivil özgürlükleri kurtarir; hain general ve kötü ekibi tutaklanir ve New York’ta demokrasi yeniden saglanir.

Film her bakimdan bastan savma ve inandiriciliktan uzaktir. Aksam haberlerinden alinmis güzel parçalar ve karmasik izlenimler bir araya getirilmis ve bunlar Ortadogu tarihini, Amerika’nin bu bölgedeki müdahalelerini ve daha genel olarak da 20. Yüzyil tarihini artik olmus bitmis, hesabi görülmüs bir devre olarak gören kimseler tarafindan bir film haline getirilmislerdir. Amerikan müdahalelerine elestirel bir bakisin oldugu varsayilmaktadir. Ancak bu, herhangi bir gerçeklikten arindirilarak yapilmaktadir. Çünkü senaryo yazarlari ve yönetmen Amerikan politikalarinin özünde dogru oldugunu ve yine adi geçen Amerikan kurumlarinin da özünde mesru oldugunu savunmaktadir. Filmin yaraticilari daha bastan kritik meselelerinin sorgulanmasini kabul etmediklerinden, bu filmin ciddi bir amaci yoktur. Filmin gürültülülügü ve isteriye yaklasan hali tam da özündeki eksikligi gözden kaçirma ve seyircinin de bunu görmesini engelleme çabasidir.

Tabi yönetmen Edward Zwick’in büyük bir ironi anlayisi oldugunu da varsayabilirsiniz. Belki de bu yüzden –ki en mantüiklisi da bu görünüyor- sivil özgürlüklerin koruma isi ajan Denzel Washington’a ve FBI’dan arkadaslarina birakiliyor. Basta türlü nasil açiklanabilir ki? J. Edgar Hoover’in igrenç sahsinda somutlasmis FBI tarihinden haberimiz yok mu? FBI, demokratik haklara organik düsmanligiyla, anti-komünist cadi avinda oynadigi rolle, siyasi muhalifleri –ve aslinda kafasinda biraz elestirel düsünce olan herkesi- bezdiren gözetimleriyle dolu bir sicile sahiptir. Evet, eger bir dizi siyasi gerçekligi gözardi etmeyi seçiyorsan, teorik olarak kusatma gibi bir filmle karsi karsiya kalirsin.

Bence bu film günümüz Amerikan entelijansiyasinin önemli bir kesimine hitap etmektedir. 1952‘de Winnetka, Illinois’da dogan Zwick Hardvard Üniversitesi’ne girdi. Edebiyat okuduktan sonra new Republic ve Rolling Stone’de gazetecilik ve editörlük yapti. 1976-1980 arasinda Family dizisinin yazarligi, senaryo editörlügü, yapimciligi ve yönetmenligi yapti. Alameti farikasi sicak kalpli havadan sudanlik ve ulasmasi kolay bir alandan öteye geçmeyen bir humanizm oldu. Zwick en çok Reagan-Bush zamaninda yaptigi dizi filmlerle tanindi. En önemli filmleri ise About Last Night (1986), Glory (1989) (simdiye kadar ki en önemli filmi), Legends of the Fall (1994) ve Courage Under Fire (1996). Zwick 1994‘te ABC’nin My Socalled Life adli dizisinde de rol aldi.

Hiç süphe yok ki –ki bu da durumun en saçma tarafi- filmin yönetmeni kendisini liberal ve hatta biraz sol egilimli olarak tanimliyor. Toplumun bazi kesimlerinde ideolojik kayma öyle noktalara ulasti ki artik ancak askeri yönetime karsi olmak radikal bir durus olarak görülmeye baslandi. Filmin de açikça dile getirilmeyen tutumu bu! Yurtseverlik; kanun ve düzen kuvvetlerine derin saygi; Amerikan yasam biçiminin savunulmasi! Bu insanlar üzerinde ABD’nin dünyanin her tarafinda yillardir yaptigi kanli müdahelelerin ve ülke içindeki toplumsal iliskilerin dönüsümün hiç bir etkisi olmamis (geçtigimiz on yillar boyunca bahsettigimiz bu kesim hayallerinde bile düsünemeyecekleri kadar zenginlestiler, bu da önemsiz bir faktör degildir). Tarihin bu aninda yukarida vurgulanan seyler temelinde yapilmayan her ciddi sanatsal üretime karsi çikiyorum. Çünkü böyle birsey insani meselelere karsi dev bir duyarsizlik demektir ve siyasi egilimi ne olursa olsun önemli bir sanatçi bu duyarliliklari bir noktada göstermek zorundadir.

Kusatma filmini yalnizca yazarin ve yönetmenin bilinçli cahillikleri temelinde düsünemeyiz. Entellektüel korkaklik da gündeme gelmektedir. Kurulu düzene saldirmama ve kayrilma arzusu önemli rol oynamaktadir. Ne de olsa bunlar eglence sanayinin ”büyük oyunculari”dir. Belki de elestiri bir yana bu kader bile yeterli bir cezadir.

Arap-Amerikan örgütleri Zwick’i "müslümanlar hakkindaki kliseleri” pekistirmekle ”Islam’i terörizmle birlestirme” ile suçladilar (Ibrahim Hooper, New York Times, 10 Kasim 1998). Bu suçlamada dogru bir yan olduguna kustu yoktur. Kusatma hemen hemen herseyi oldugu gibi Araplari ve Islam’i sunusunda da bilgisiz ve kabadir. Ancak film özellikle su ya da bu topluluga degil dünya hakkinda birsey bilen herkese karsi saldirgandir.

Kaynak: Haksöz Aylik Dergi Mayis 1999 Sayi:98

Hazirlayan: Musa Dogan