KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)

68-KALEM:

1 - Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.

2 - Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin.

3 - Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var.

4 - Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

5 - Sen de göreceksin, onlar da görecek.

6 - Hanginizde imiş o fitne ve cinnet.

7 - Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi bilen O'dur.

8 - O halde, yalanlayıcılara itaat etme.

9 - Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

10 - Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,

11 - Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,

12 - Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,

13 - Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,

14 - Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).

15 - Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der.

16 - Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.

17 - Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

18 - İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı).

19 - Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,

20 - Bahçe simsiyah kesiliverdi.

21 - Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

22 - "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye.

23 - Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.

24 - "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı.

25 - (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.

26 - Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler .

27 - "Yok, biz mahrum edilmişiz." (dediler).

28 - İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"

29 - "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler).

30 - Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.

31 - Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.

32 - Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız.

33 - İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.

34 - Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.

35 - Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?

36 - Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?

37 - Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?

38 - O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı?

39 - Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

40 - Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?

41 - Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler.

42 - O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.

43 - Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.

44 - Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.

45 - Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.

46 - Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

47 - Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar?

48 - Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.

49 - Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.

50 - Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.

51 - O kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi. Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar.

52 - Halbuki o âlemler için bir öğüttür.