1- Bir İnsanın Tesadduk Ettiği Şeyi Tesadduk Ettiği Kimsedün Satın
Almasının Keraheti Babı
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:
3- Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Babı
Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler;
Hibe lügatte :
Mal olsun veya başka bir şey olsun faydası dokunan bir şeyi başkasına
ulaştırmaktır.
Şeriatte ise: Bir malı
karşılıksız olarak birine temlik etmektir. Borcu bağışlamak mânâsına gelen
ibra ile sadaka ve hediyye de lügat İtibariyle hibenin birer nev'i
sayılabilirler.
1- (1620)
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dedi ki) : B^ze Mâlik b.
Enes, Zeyd b. Eşlem'den, o da babasından naklen rivayet etti ki, Ömer b.
Hattâb şunları söylemiş :
tyi cins bir atımı Hak
yolunda tesadduk ettim. Az sonra sahibi onu ziyan etmiş. Ben onu ucuza
satacağını anlayarak Resûlüllah
(Sallallahü Aleyhi ve Setlem)'e hükmünü sordum da:
«Onu ne sahn al, ne de
sadakandan dön; zira sadakasından donen kusmuğuna dön (üp yiy) en köpek
gibidir.» buyurdular.
(...) Bana
bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdurrahmân yâni
tbni Mehdi, Mâlik b. Enes'den bu isnâdla rivayette bulundu. Şunu da ziyade
etti:
«Onu satın alma;
velevki onu sana bîr dirheme versin!»
2- (...) Bana
Ümeyye b. Bistâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ye-zîd yâni İbni Zürey' rivayet
etti. (Dedi ki) : Bize Ravh —ki İbni'1-Kaa-sîm'dir—, Yezîd b. Eşlem'den, o da
babasından, o da Ömer'den naklen rivayette bulundu ki, Ömer bir atını Hak
yolunda tesadduk etmiş; sonra onu sahibinin ziyan ettiğini görmüş. Bu zâtın
malı azmış. Bu sebeple atı satın almak isteyerek Resûlüllah (Sallallahü A leyhi
ve Setlem) 'e gelmiş ve meseleyi kendilerine arz etmiş. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
«Onu satın olma,
velevki sana bir dirheme versin; zîra sadakasından dönenin misali kusmuğuna
dönen köpek gibidir.» buyurmuşlar.
(...) Bize
bu hadîsi İbni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Siifyân, Zeyd b.
Eslem'den bu İsnâdla rivayette bulundu. Ancak Mâlik ile Ravh'ın hadîsleri daha
tamam ve daha uzundur.
3- (1621) Bize
Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da
İbni Ömer'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum:
. .. j
Ömer b. El-Hattâb bir
atını Hak yolunda tesaduuk etmiş. Sonra onun satılacağını anlamış da satın
almak istemiş; ve Resûlüllah (Sallaiİahu Aleyhi ve Seüemj'e bu meseleyi sormuş.
Efendimiz:
«Onu satın almal
Sadakandan da dönme!» buyurmuşlar.
(...) Bize
bu hadisi Kuteybe b. Saîd ile tbni Rumh dahi hep birden Leys b. Sa'd'dan
rivayet ettiler. H.
Bize El-Mukaddemî ile
İhni'I-Müsennâ da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Yahya —ki El-Kattân'dır—
rivayet etti. H.
Bize İbni Nümeyr de
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.
Bize Ebû Bekr b. Ebî
Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti.
Bu râvilerin hepsi
Ubeydullah'dan ve ikisi Nâfi'den, o da İbni Ömer'den, o da Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den Mâlik'in hadîsi gibi rivayette
bulunmuşlardır.
4- (...)
Bize İbni Ebî Ömer ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Lâfı* Abd'ındır. (Dedi
ki) : Bize Abdürrazzâk haber verdi.
(Dedi ki) :
Bize Ma'mer,
Zührî'den, o da Sâlim'den, o da İbui Ömer'den naklen haber verdi ki, Ömer bir
atını Hak yolunda tesaduuk etmiş. Sonra onun satılırdığım görerek satın almak
istemiş ve Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)*t sormuş. Resûlüllah
(Sallailahü Aleyhi ve Setlem):
«Sadakandan dönme yâ
Ömer!» buyurmuşlar.
Bu hadîsi Buharî
«Zekât», «Hibe» ve «Cihâd» bahislerinde; Nesâî «Zekât»da tahrîc etmişlerdir. Bu
mânâda birçok hadîsler rivayet olunmuştur.
Atik: Çok koşan iyi
cins at demektir. Hz. Ömer'in tesadduk ettiği bu atın adı (Verd) olup Tem.îm-i
Dârî Radiyallahu anh) tarafından Resulü Ekrem (Sallallahii Aleyhi ve Sellem)
Efendimize hediyye edilmiş; o da Ömer
(Radiyallahu anh) 'e vermişti:
cümlesinin lügat
mânâsı:
«Allah yolunda iyi
cins bir ata (adam) bindirdim.» bindirdim.» demektir. Burada ondan maksad atı
temlik etmesidir; zîrâ milki olmasa o zat atı satmağa kalkışmazdı. Hz. Ömer'in
bu atı vakfettiğini söyleyenler de vardır. Bu takdirde o zâtın atı satması
ancak zayıfladığı ve bu sebeple diğer atlara yetişemediği için caiz olabilir,
denilmiştir. Allah yolundan murâd : Kirmâni'ye göre vakıftır. Fakat Aynî bu
tevcihi kabul etmemiş: «Allah yolundan murâd, gâzî yahut hacıdır; bu cihet
ihtilaflıdır.» demiştir.
Kesûlüllah (Sallailahü
Aleyhi ve Sellem) 'in :
«Sadakandan dönme!»
buyurması Hz. Ömer'in atı vakfetmediğine delîl gösterilmiş: «Eğer vakfetmiş olsaydı
dönememesine sebep onu gösterirdi. Bilfarz vakfetmiş bile olsa ihtimâl Ömer
(Radiyallahu anh) vakıf malın satın alınabileceğini zannetmiş, fakat Peygamber
(Sallailahü (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) onu bundan menetmiştir.» denilmiştir.
Atı alan zâtın onu
ziyan etmesinden murâd: Alafını, yemini gerektiği gibi vermemesi, ona
bakmamasıdır.
Bir kimsenin verdiği
sadaka ve zekât gibi ibâdet malını satın alması mekruhtur. îbni Battal:
«Ulemânın ekserisi Ömer (Radiyallahu anh) hadîsinden dolayı bir kimsenin
verdiği sadakayı satın almasmı kerih görmüşlerdir. İmam Mâlik ile Küfe ulemâsının
ve îmam Şafiî 'nin kavilleri de budur. Sadakanın farz veya nafile olması hükmen
birdir. Bir kimse sadakasını satın alsa bu satış bozulmaz ama evlâ olan buna
yanaşmamaktır. Keffâret sahibinin yemin keffâreti için verdiği şey hakkında da
kavilleri budur.» diyor.
İbni Münzir'in
beyanına göre El-Hasen, îkrime, Rabîa ve Evzâî sadakanın sahibi tarafından
satın alınmasına ruhsat vermişlerdir. İbni'l-Kassâr bir cemaatin : «Hiç bir kimseye
sadakasını satın alması caiz olamaz; böyle bir alış-veriş neshedilir.»
dediklerini nakletmiş; ancak bunların kimler olduğunu söylememiştir. Zahirileri
kasdetitği anlaşılıyor.
Bir kimsenin verdiği
sadakasını miras yolu ile alması bilittifak caizdir. Yalnız Zahirîler bunu
kerih görmüşlerdir; çünkü onlarca bu da sadakadan dönmek kabîlindendir.
Ulemâdan bazılarına
göre verilen sadaka başkasının eline geçerse veren sahibinin onu satın alması
mekruh değildir. Delilleri Hz. Ömer'in bunu kerih görmemesi dir. Hasan-ı Basrî
ile İbni Şîrîn 'in kavilleri de budur.
5- (1622)
Bana İbrahim b. Musa Er-Râzî ile tshâk b. İbrahim rivayet ettiler. (Dediler
ki): Bize îsâ b. Tunus haber verdi. (Dedi ki): Bize Evzâî, Ebû Ca'fer Muhammed
b. Ali'den, o da İbnil-Müseyyeb'den, o da İbni Abbâs'dan naklen rivayet etti
ki, Peygamber (SallaUahii Aleyhi ve Setlem):
«Sadakasından dönen
kimsenin misâli, kusup da sonra kusmuğuna dönerek onu yiyen köpek gibidir.»
buyurmuşlar.
(...) Biz»
bu hadîsi Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize
tbni'l-Mubârek, Evzâî'den naklen haber verdi. Evzâî: Ben Muhammed b. Alî b.
Hüseyn'İ bu isnâdla bu hadîs gibi rivayette bulunurken İşittim; demiş.
(...) Bana
bu hadîsi Haccâc b. Şâir dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdüssamed rivayet
etti. (Dedi ki) : Bize Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya —ki İbni Ebî
Kesîr'dir—- rivayette bulundu. (Dedi ki) : Bana Abdurrahman b. Amr rivayet etti
ki, Muhammed b. Fâtıme binti Resûlillâh kendisine bu isnadla yukarıkilerin
hadîsleri gibi rivayette bulunmuş.
6- (...)
Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî ile Ahmed b. Isa da rivayet ettiler. (Dediler ki) :
Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Amr —ki İbni'l-Hâris'dir—
Bükeyr'den naklen haber verdi. O da Saîd b. EI-Müseyyeb'i: Ben İbni Abbas'i
şunları söylerken dinledim derken işitmiş: Ben ResûlüIIah (Sattallahü Aleyhi ve
Sellem) 'i:
«Bir sadaka verip de
sonra sadakasından dönen kimsenin misâli, kusup da sonra kusmuğunu yiyen köpek
gibidir.» buyururken işittim.
7- (...)
Bize bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr da rivayet
ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki) : Bize
Şu'be rivayet etti. (Dedi ki); Ben Katâde'yi, Saîd b. El-Müseyyeb'den, o da
tbni Abbas'dan, o da Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Set tem)'den naklen onun ;
«Hibesinden dönen
kusmuğuna dön (üp yiy) en gibidir.» buyurduğunu rivayet ederken dinledim.
(...) Bize
bu hadîsi Muhammcd b. El-Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebi
Adiy, Saîd'den, o da Katâde'den bu isnâdla bu hadisin mislini rivayet etti.
8- (...)
Bize tshâk b. İbrahim dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mahzunu haber verdi.
(Dedi ki) : Bize Vüheyb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Tavus,
babasından, o da İbni Abbas'dan, o da Resûlüllah
iSattaliühu Aleyhi ve
SeUe/n^ûen naklen rivayette bulundu:
«Hibesinden dönen,
kusup da sonra kusmuğuna don (erek yiy) en köpek gibidir.» buyurmuşlar.
Bu hadîsi Buhâri
«Hibe» bahsinde mevsûl ve muallak olarak tahric etmiştir. Muallâk rivayetini
Tirmizî ıden maada bütün Kü-tüb-ü Sitte sahipleri nakletmişlerdir.
Tâvûs, İkrime, İmam
Şafiî, İmam Ahmed ve îshâ k bu hadîsle istidlal ederek verilen hibe ve
sadakadan dönmenin haram olduğunu söylemişlerdir. Yalnız baba evlâdına yaptığı
hibeden dönebileceği için bu hadîs ecnebiye yapılan hibeye hamledilmiş-tir.
Nevevî diyor ki: «Kardeşlerle amcalara ve diğer zevü erhâma yapilan hibelerden
de dönmek caiz değildir. İmam Şafiî 'nin mezhebi budur. İmam
Mâlik ile Evzâî
dahî buna kaildirler.»
Hanefîler'e göre
karşılıksız verilen hibe duruyorsa ecnebiye yapılmış dahî olsa dönmek caiz,
fakat mekruhtur. Saîd b. El-Mü-seyyeb, Ömer b. Abdilâziz, Kaadî Şureyh, Esved
b. Yezîd, Hasan-ı Basrî, İbrahim Nehâî ve Şa'bî'nin mezhepleri de budur. Bu
kavil Ömer b. El-Hattâb, Ali b. Ebî
Tâlib, Abdullah b. Ömer, Ebû Hüreyre ve Fedâle b. Ubeyd
(Radiyallahü anh) hazerâtından rivayet olunmuştur. Bu zevata göre hadîste
hibesinden dönen kimse kusmuğunu yiyen köpeğe şer'an değil, mürüvvet ve ahlâk
yönünden benzetilmiştir. Çünkü köpek helâl ve haramla muhâtab değildir. Şu
halde hibesinden dönen kimse köpeğin yaptığı gibi pis ve iğrenç bir şeye dönmüş
oluyor demektir ki, bununla hibeden dönmenin haram oluşu sübut bulamaz; yalnız
çirkinlik tavsif olunur. Buna onlar da kail olarak: Hibeden dönmek mekruhtur,
demişlerdir.
9- (1623)
Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, tbni Şihâb'dan
dinlediğim, onun da Hu mey d b. Abdirrahmân ile Muham-med ,b. Nu'mân b.
Beşîr'den, onların da Nu'mân b. Beşir'den naklen rivayet ettikleri şu hadîsi
okudum:
Nu'mân şunları
söylemiş: Babam beni Resûlüllah (SallaiîahüAleyhi ve SeUemfe getirerek: Ben şu
oğluma bir kölemi bağışladım, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallaiîahü A leyhi ve Sellem):
«Her çocuğuna bunun
mislini bağışladın mı?» diye sordu. Babam; hayır, deyince Resûlüllah
(Sallaiîahü Aleyhi ve Sellem) :
«Dyle ise onu dön!»
buyurdular.
10- (...)
Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize lb-rahim b. Sa'd, tbni
Şihâb'dan, o da Humeyd b. Abdirrahmân ile Muhammed b. Nu'mân'd an, onlar da
Nu'mân b. Beşîr'den naklen haber verdi. Nu'mân şöyle demiş: Babam beni
Resûlülîah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'e getirerek: Ben şu oğluma bir köle
bağışladım; dedi. Bunun üzerine:
«Bütün oğullarına da
bağışladın mı?»diye sordu. Babam: Hayır! deyince :
«Dyle ise onu dön!»
buyurdular.
11- (...)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile tshâk b. İbrahim ve İbni Ebî Ömer, İbni
Uyeyne'den naklen rivayette bulundular. H.
Bize Kıjteybe ile İbni
Rumh da Ley s b. Sa'd'dan rivayet ettiler. H. Bana Harmele b. Yahya dahî
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus
haber verdi. H.
Bize İshâk b. İbrahim
üe Abd b. Humeyd de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Abdürrazzak haber
verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer haber verdi.
Bu râvilerin hepsi
Zühri'den bu isnâdla rivayette bulunmuşlardır. Yûnus'Ia Ma'mer'in hadîslerinde
: «Bütün oğullarına da mı?» ibaresi; Leys ile İbni Uyeyne hadîsinde: «Evlâdının
hepsine mi?» cümlesi vardır. Leys'in Muhammed b. Nu'mân ile Humeyd b.
Abdirrahman'dan naklettiği rivayette: «Beşir Nu'man'ı getirmiş.* denilmiştir.
12- (...)
Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bİse Cerîr, Hişâm b. Urve'den, o
da babasından naklen rivayette bulundu. Babası şöyle demiş: Bize Nu'mân b.
Beşîr rivayet etti. (Dedi ki) : Babası ona bir köle vermişti. Bunun üzerine
Peygamber (SallallahU Aleyhi ve Seltem) ona:
«Bu kol» nedir?» diye
sordu. Nu'man: Onu bana babam verdi, dedi. ResûlüUah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) (babasına) :
«Bunun butun
kardeşlerine de buna verdiğin gibi verdin mi?» dedi. Hayır! cevâbını verince:
«Öyle ise onu dön!»
Duyurdular.
13- (...)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Abbâd b. El-Avvâm,
Huşa yn'dan, o da Şa'bî'den naklen rivayet etti. Şa'-bf: Ben Nu'mân b.
Beşîr'den işittim, demiş. H.
Bize Yahya b. Yahya da
rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Ebul-Ahvas, Husayn'dan, o da
Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
Babam malının bîr
kısmını bana tesadduk etti. Bunun Üzerine annem Amra biati Ravâha; Resûlullah(Sallatlahü
Aleyhi veSeVeml'i şâhid göstermedikçe ben razı olamam, dedi. Babam da sadakama
şâhid yapmak İçin beni Peygamber (Saltaliahü Aleyhi ve Seilem)\ götürdü.
ResûlüUah (Sallallahü A leyhi ve Sellem)
ona :
«Bunu butun
çocuklarına yaptın mı?» diye sordu. Babam: Hayır: cevabını verdi. Efendimiz:
«Allah'tan korkun,
çocuklarınız arasında adalet gösterin!» buyurdular. Bunun üzerine babam döndü
ve o sadakayı geri aldı.
14- (...)
Bize Ebû Bekir b. Ett Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Alî b. Müshir, Ebû Hayyân'dan,
o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Begümden naklen rivayet etti. H.
Bize Mufaammed b,
Abdillâh b. Nümeyr de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Muhammed
b; Bişr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Ha yy ân Et-Teymî, Şa'bî'den rivayet
etti. (Demiş ki) : Bana Nu'mân b. Beşîr rivayette bulundu ki, annesi Binti
Revâba babasına malından oğluna hibe edilen bâzı şeyleri sormuş. Babası onu bir
sene bekletmiş. Sonra aklına pişmanlık gelmiş. Ama kadın: Oğluma hibe ettiğin
şeye Kesû\ü\\a,h(Sallallahü Aleyhi ve Sellemyi şâhid tutmadıkça ben razı
olamam, demiş. (Nu'mân diyor ki:)
Bunun üzerine babam
elimden tuttu. O gün ben çocuktum. Beni Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve
Seliemye götürerek: Yâ Resûlâllah, bunun annesi Binti Revâha, oğluna yaptığım
hibeye seni şâhid tutmamı diledi, dedi. Resûlüllah (Saİtaliakü Aleyhi ve
Seltem):
«Yâ Beşîr, bundan
başka çocuğun var mı?» diye sordu. Evet, cevabını alınca:
«Hepsine buna yaptığın
kadar bağışta bulundun mu?» dedi. Baham (yine) hayır, cevâbını verince:
«O halde beni şâhid
tutma! Zîrâ ben adaletsizliğe şâhid olamam!» buyurdular.
15- (...)
Bine İbni Nümeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam rivayet etti. (Dedi ki)
; İsmail, Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den rivayet etti. Şöyle demi;:
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) babama:
«Senİn başka oğulların
var mı?» dîye sordu. O: Evet! dedi.
Peygamber :
«Öyle İse onların her
birine bana verdiğin gibi verdin mi?»
dedi.
Babam: Hayır! dedi. Peygamber
(Sallallahü Aleyhi veSellem).;
«O halde ben dürüst ve
âdil olmayan bir iş üzerine şâhid olmam.» buyurdu.
16- (...) Bize
tshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerîr, ı El-AhvelJden, o da
Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (Sallallahü
Aleyhi veSellem), babasına: «Beni adaletsizliğe şah İd tutma!» demiş.
17- (...)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdülvehhâb ile
Abdülâlâ rivayet ettiler. H.
Bize lshâk b. İbrahim
ile Ya'kûb Ed-Devraki de hep birden İbni Uleyye'den rivayet ettiler. Lâfız
Yâkûb'undur. Dedi ki: Bize İsmail b. İbrahim, Dâvûd b. Ebî Hind'den, o da
Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen rivayette bulundu. Şöyle demiş:
Babam beni alarak
ResulüUahfSallaUahü Aleyhi ve Sellem) götürdü re:
Yâ Resul âllah! Şah id
ol ki, ben Nu'man'a malımda şunu ve şunu bağışladım, dedi. Bunun üzerine
Efendimiz:
«Oğullarının hepsine
Nu'man'a bağışladığın kadar bağışta bulundun mu?» diye sordu. Hayır! deyince:
«Öyle ise buna benden
başkasını şahid yap!» buyurdu. Sonra;
«Sana İyilik
yapma hususunda oğullarının müsâvî olmalarını diler misin?» diye sordu. Babam: Hay hay! cevâbını verdi.
«O halde olmaz!» buyurdular.
18- (...)
Bize Ahmed b. Osman En-Nevfelî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ezher rivayet
etti. (Dedi ki) : Bize İbni Avn, Şa'bî'den, o da Nu*-mân b. BeşSr'den rivayet
etti. Şöyle demiş:
Babam bana bir bağışta
bulundu. Sonra şahid yapmak için beni Re-sûlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve
Sellem)'e götürdü. Fahr-i Kâinat Efendimiz:
«Bunu bütün
çocuklarına verdin mİ?» diye sordu. Babam: Hayır! cevâbım verdi.
«Bundan dilediğin
kadar, onlardan iyilik dilemez misin?» buyurdu. Babam: Hay hay (dilerim) dedi.
«O halde ben şâhid
olmuyorum.» buyurdular.
(Hâvi) İbni Avn diyor
ki: Ben bunu Muhammed'e anlattım da: Biz ancak Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve
Selletn) 'in-:
«Çocuklarınız arasında
müsavat yapın.» buyurduğunu rivayet ettik, dedi.
19- (1624)
Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Zübeyr rivayet
etti. (Dedi ki) : Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir'den naklen rivayette bulundu. (Dedi
ki) :
Beşîr'in karısı;
Oğluma köleni bağışla, hem bana Resûlüllah (Sallallchü Aleyhi ve Setlem) 'i
şâhîd getir, demiş. Bunun üzerine Beşîr Resûlüllah (Salialtahü Aleyhi ve
Sellem)e gelerek şunları söylemiş: Filânın kızı [1] benden,
oğluna kölemi bağışlamamı istedi ve: Bana Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve
Sellem)f\ şâhid yap, dedi. Resûlüllah
(Sallaîlah'û Aleyhi ve Sellem) :
«Bu çocuğun kardeşleri
var mı?» diye sormuş. Beşîr: Evet, demiş.
«Buna verdiğinin
mislini onların hepsine verdin mi?» buyurmuş. Hayır, cevâbını alınca :
«Bu iş yaramaz; ben
ancak hak üzerine şâhid olurum {»buyurmuşlar.
Nu'mân hadîsini Buhâri
«Hibe» ve «Şehâdât» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Büyû'»da; Tirmizî ile İbni Mâce Ahkâm
»da; Nesâî «Nihâi» ve «Kaza» bahislerinde muhtelif râvi-lerden tahrîc
etmişlerdir.
Hz. Nu'man'm babası
Beşîr b. Sa'd, annesi de meşhur sahâbî Abdullah b. Ravâha 'nın kız kardeşi Amra
binti Ravâha 'dır.
Hadîsin buradaki
rivayetlerinin bâzısında Hz. Nu'man'a babasının bir köle bağışladığı,
bâzısında da malının bir kısmını verdiği bildiriliyor. Bu bir kısımdan murâd
da köle olabilirse de Taberâni (260-360) ile îbni Hibbân ( -354) 'in Şa'bî'den
rivayet ettikleri bir hadîste şöyle denilmektedir:
«Nu'mân Kûfe'de hutbe
îrâd ederek dedi ki: Babam Beşîr b. Sa'd, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
SeVemYe gelerek şunları söylemiş: (Karım) Amra binti Ravâha bir oğlan doğurdu;
adım Nu'mân koydum. Bu kadın Çocuğa en iyi malımdan bir bahçeği vermedikçe onu
büyütmeye razı olmuyor. Bana: Bu işe Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
'i şâhid yap, dedi...
Bundan anlaşıldığına
göre bağışlanan mal köle değil bahçedir. Fakat îbni Hibbân bu iki rivayeti ayrı
ayrı iki vak'aya hamlederek aralarım bulmuştur. Şöyle ki: Nu'mân (Radiyallahu
anh) doğduğu zaman kendisine bir bahçe verilmiş; büyüdükten sonra da köle
bağışlanmıştır. Bâzıları bu tevcihe i'tirâz ederek: «Beşir b. Sa'd gibi büyük
bir zât nasıl olur da aynı meseleyi unutarak ikinci defa Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'e sorar.» demişlerse de Aynî bunda asla şaşacak bir şey
olmadığını, dünya düşünceleriyle âhiret tasalarının insana birçok şeyleri
unutturabileceğini söylemiş; insan sözünün unutmak mânâsına gelen nisyândan
alındığını söyleyenler bulunduğunu hatırlatmıştır.
Yie rivâyet'erin
birinde Hz. Nu'man'ın: «Babam elimden
tuttu; ben o zaman çocuktum...» dediği; diğerinde İse : «Babam beni kucağına
alarak Resûlüllah (Sailallahü A\e\\hi ve Seilem) 'e gördü» şeklinde beyanda
bulunduğu görülüyor. Aynî bu iki rivayetin arasını bulmuş ve : «Yolun btr
kısmında babası kolundan tutmuş; küçük olduğu için bir kısmında da kucağına
almıştır.» demiştir.
1- Bir kimse
çocuklarında bâzılarına mal bağışlayıp diğerlerine bir şey vermese caiz olur mu
olmaz mı? meselesinde ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Tâvûs, Atâ'
b. Ebî Rabâh,
Mücâhid, Ur ve, İbni Cüreyc,
İbrahim Nehaî, Şa'bî, İbni
Şubrume, İmam Ahmed, îshâk
ve diğer Zâhiriy ye ulemâsına
göre bu bâtıldır, verilen şey geri alınır. İmam Ahmed şöyle demiştir: «Bir kimse bağış
hususunda çocuklanndan bâzısını ter-cîh etse*, bu bağışı geri alması emrolunur.
Şâyed geri almadan ölürse artık o mal bağışlanan kimsenin olur; yeter ki,
bağış hâl-i sıhhatinde ya-oılmış olsun.» Bunların delili Peygamber (Sailallahü
Aleyhi ve Seîlem) 'in:
«Onu geri al!»
emridir.
Sevrî, Leysb. Sa'd,
Kaasimb. Abdirrah-mân, Muhammed b. El.Münkedir, Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, imam
Muhammed, îmam Şafiî ve bir rivayette îmam Ahmed caiz olduğuna kaildirler.
Onlara ?öre hadîsteki «geri al» emri vücub için değil, fazilet ve ihsan kabilinden
dir. Nitekim Bezzâr'in «Müsned»inde rivayet ettiği Enes (Radiyallahu anh)
hadîsinde: «Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem> 'in yanında bir zât
bulunuyordu. Derken bîr oğlu geldi. Adam onu öperek dizine oturttu. Az sonra
küçük bir kızı geldi. Adam onu önüne oturttu. Bunun üzerine Peygamber
(Sailallahü A leyhi ve Seilem):
«Bunların ikisini bir
tutsan a!» buyurdular.» deniliyor. Bittabi bu emir vücûb için değil, insaf ve
ihsan kabîlindendir.- Hanefîler'e göre yalnız oğul, kardeş, kız kardeş, amca ve
hala gibi neseben yakın akrabaya yapılan bağıştan dönmek caiz değildir. Kadın
farzedildiği takdirde nikâhı caiz olmayacak hısımların hepsi bu hükümde
dâhildir.
Tâvûs, Hasan-ı Basrî,
îmam.Ahmed ve Ebû Sevr dahî buna kaildirler.
îkrime, îshâk, İmam
Şafiî ve îmam Ahmed *e göre evlâttan başkasına yapılan bağıştan dönmek caiz
değildir.
2- Babanın
bütün çocuklarını bir tutması farzdır diyenler bu hadîsle istidlal etmişlerdir.
Tâvûs, Sevrî, İmam Ahmed ve İshâk ile Mâlikîler 'den bâzılarının kavilleri
budur. Bunlar Peygamber (Saliallahü Aleyhi ve Sellem)'in :
«Ben çevre şâhidlilc
yapamam.» sözü ile istidlal etmişlerdir. Hanefiler'den İmam Ebû Yûsuf: «Baba
çocuklarından birini diğerlerinden üstün tutmakla onlara zarar vermeyi kasd
ederse müsavata riâyet farz olur.» demiştir.
Cumhura göre müsavata
riâyet farz değil, müstehabtır. Şu halde ter-cîh yapsa da olur; ancak
mekruhtur. Onlar hadîsteki emri nedib, nehyi de kerâhet-i tenzîhiyye mânâsına
almışlardır. «Ben çevre şâhidlik yapamam» sözü onun mutlaka haram olduğuna
delâlet etmez. Çünkü cevr: adaletten inhiraftır. Bu haram da olabilir, mekru
da.
Bu müsavatın nasıl
olacağı dahi ihtilaflıdır. İmam Muhammed, İmam Ahmed, İshâk, Şâfiîler'den ve
Mâ1iki1er'den bâzıları: «Adalet, erkek çocuğa mîrasda olduğu gibi, iki kız
hissesi vermekle olur.» demişlerdir. Diğer ulemâya göre bu bâbta erkekle kadın
bir tutulur. Hadîsteki müsavat emrinin zahiri de bunlara şe-hâdet etmektedir.
3- Baba
oğluna yaptığı bağıştan dönebilir; diyenler bu hadîsle istidlal ederler.
4- Kardeşler
arasını yatıştırmak ve onları ana babalarına isyan ettirecek şeylerden
kaçınmak müstehabtır.
5- Mubah
olmayan hususatta şehâdeti üzerine almak mekruhtur.
6- Hibede şâhid
tutmak vâcib değil, sadece meşrudur.
7- Evlâd ve
zevcelerin bâzılarına diğerlerinden
fazla meyi göstermek caizdir. Çünkü bu elde olmayan bir
kalb işidir.
8- Hâkim
icâbında dâva hususunda soruşturma yapabilir. Nitekim Peygamber (Sallaltahü A
leyhi ve Seliem):
«Bundan başka çocuğun
var mı?» diye sormuştur.
9- Hibeye
sadaka denilebilir.
10-
Çocuğunun yararına annenin de söz hakkı vardır.
11- Hadîs-i
şerîf hırsın sonunun kötülüğüne işaret etmektedir. Zîra Amra (Rcdiyallahü anha)
kocasının yaptığı bağışa razı olarak şâhid istemeseydi yapılan bağış
bozulmayacaktı.
20- (1625)
Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, İbni Şihâb'dan
dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, onun da Çâbir b.' Abdi
Hân'dan naklettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Herhangi bir kimseye
ve çocuklarına ömürlük bir milk verilirse o milk verilen kimsenindir; verene
dönmez; çünkü o öyle bir şey vermiştir ki, onda miraslar câri olmuştur.»
buyurmuşlar.
21- (...) Bize
Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize JLeys
haber verdi. H.
Bize Kuteybe de
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, İbni Şihâb'dan, o da Ebû Seleme'den, o da
Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivayet etti ki, şöyle demiş: Ben Resûlüllah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)fi:
«Her kim bir adama ve
çocuklarına ömürlük bir mülk verirse, kendi sözü o m İlkteki hakkını kesmiştir.
Artık o milk Ömürlük olarak verilen kimseye ve çocuklarına aittir.» buyururken
işittim.
Yalnız Yahya hadisinin
başında:
«Herhangi bir kimseye
bir ömürlük verilirse, artık o milk onun ve çocuklarının olur.» dedi.
22- (...)
Bana Abdurrahman b. Bişr El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Afcdürrazzak
haber verdi. (Dedi ki) : Bize İbni Cüreyc haber verdi. (Dedi ki) : Bana İbni
Şihâb umrâ ve ümranın yolu hakkında Ebû Seleme b. Abdirrahmân hadîsinden naklen
haber verdi; ona da Câbir b. Afcdillâh El-Ensârî haber vermiş ki,
Besûlüllah(Sallatlahü Aleyhi ve Sellem) :
«Herhangi bir adam bir
kimseye, kendine ve çocuklarına ömürlük bir milk verir de : Bunu sana ve sizden
bîr kişi kaldığı müddetçe çocuklarına verdim, derse; artık o milk verilen
kimsenin olur; sahibine, dönmez; çünkü o Öyle bir şey vermiştir kİf onda
miraslar câri olmuştur.» buyurmuşlar.
23- (...)
Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Lâfız Abd'indir.
(Dediler ki) : Bize Abdürrazzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer,
Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir şöyle
demiş:
Resûlüllah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) in cevaz verdiği umrâ:
«Bu senin ve
çocuklarının olsun!» demekle yapılır. Fakat:
«Bu milk yaşadığın
müddetçe senin olsun!» derse milk, sahibine döner:
Ma'mer:
«Zührî bununla fetva verirdi.» demiş.
24- (...)
Bize Muhammed b. Râfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tbni Ebî Füdeyk, İbni Ebî
Zi'b'den, o da İbni Şihâb'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahmân'dan, o da
Câbir'den —ki İbni Abdillâh'dir— naklen rivayette bulundu ki, Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Kendisine ve
çocuklarına ömürlük milk verilen kimse hakkında : Bu milk kati olarak onundur;
veren tçîn o milk hususunda şart ve istisna caiz değildir.» diye hüküm vermiş.
Ebû Seleme : «Çünkü bu
adam öyle bir şey verdi ki, onda miraslar câri olmuş; ve miraslar onun şartmı
kesmiştir.» demiş.
25- (...)
Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid b.
Haris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişâm, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivayet
etti. (Demiş ki) : Bana Ebû Seleme b. Abdirrah-mân rivayet etti. (Dedi ki) :
Ben Câbir b. Abdillâh'ı: Resûlüllah (Saliallahü. A leyhi ve Sellem) :
«Umrâ kime hibe edildi
ise onundur.» buyurdu; derken işittim.
(...) Bize
bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muâz b.
Hişâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivayet
etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Câbir b. Abdillâh'dan naklen
rivayette bulundu ki, Nebiyyullah (SallaltahU Aleyhi ve Sellem) bu hadîsin mislini söylemiştir.
(...) Bize
Ahmed b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir'den Peygamber (Sallallahü AleyfıiveSellem)'e ref
ederek rivayette bulundu.
26- (...)
Bize Yahya b. Yalıya rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Ebû Hay
seme, Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi, Câbir şöyle demiş:
ReSûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem):
«Mallarınızı elinizde
tutun;-onları batırmayın; zîra kim bir örn urluk verirse, o mitle ölü iken de,
diri iken de verilen kimsenin ve çocuklarının olur!» buyurdular.
27- (...)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Bişr
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Haccâc b. EM Osman rivayet etti. H.
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe ile İshâk b. İbrahim, Vekî'dan, o da Süfyân'dan naklen rivayet etti. H.
Bize Abdülvâris b.
Abdissamed de rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam, dedemden, o da Eyyûb'dan
naklen rivayet etti.
Bu râvilerin hepsi
Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Seilem)*den Ebû Hayseme hadîsi mânâsında rivayette tutunmuşlardır.
Eyyûb'un hadisinde şu
ziyâde vardır: (Dedi ki) : Ensâr muhacirlere ömürlük vermeğe başladılar.
Bunun üzerine Resûlülah
(Sallailahü Aleyhi ve Sellem):
«Mallarınızı elinizde
tutun!» buyurdular.
28- (...)
Bana Muhammed b. Kâfi' ile İshâk b. Mansûr da rivayet ettiler. Lâfız İbni
Râfü'ndİr. (Dediler ki) : Bize Abdürrazzâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ibni
Cüreyc haber verdi. (Dedi ki) : Bana Ebu'z-ZÜbeyr, Câbir'den naklen haber
verdi. Câbir şöyle demiş:
Medine'de bir kadın
bir bahçesini bir oğluna ömürlük verdi. Sonra oğlu öldü. Arkasından kadın da
öldü ve geride bir çocuk bıraktı; bu çocuğun umrâ sahibesinin oğullan olan
kardeşleri vardı. Umrâ sahibesinin oğlu bahçe bize dönecek, dedi. Ömürlük
verilenin oğulları: Hayır, bahçe hayâtında1 memâtında babamızındı, dediler; ve
Osman'ın azadlısı Tarık'ın [2]
huzuruna dâvaya çıktılar. Tarık Câbir'i çağırdı. Câbİr um-rânm (verilen)
sahibine aid olduğuna Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) üzerine şehâdet
etti. Târik da böylece hüküm verdi. Sonra Ab-dülmelİk'e mektup yazarak ona bu
meseleyi ve Câbir'in şâhidliğini haber verdi. Abdülmelik: Câbir doğru söylemiş
demiş. Bunun üzerine Târik hükmünü yürürlüğe koydu. Bu bahçe bugüne kadar
Ömürlük verilenin oğullarına ait kalmıştır.
29- (...)
Bize Ebû Bekir b. EM Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız Ebû
Bekr'indİr. İshâk (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ebû Bekir : Bize Süfyân
b. Uyeyne, Amr'dan, o da Süleyman b. Yesâr'-dan naklen rivayet etti ki, Târik,
Câbir b. Abdîllâh'ın Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyden naklen
söylediklerine istînad ederek ura-rânın mirasçıya aîd olduğuna hüküm vermiş;
dedi.
30- (...)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler
ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet
etti. (Dedi ki) : Katâde'yi Atâ'dan, o da Câhir b. Abdillâh'dan, o da Peygamber
(Salİallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivâyetet bulunurken dinledim. (Efendimiz) :
«Umrâ caizdir.»
buyurmuşlar.
31- (...) Bize
Yahya b. Habîb El-Hârisî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid yâni Îbni'l-Hâris
rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd, Katâde'-den, o da Ata'dan, o da Câbir'den,
o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayette bulundu ki:
«Umrâ, sahibine
mirastır.» buyurmuşlar.
32- (1626) Bize
Muhammed b. EI-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize
Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Katâde'den, o da Nadr
b. Enes'den, o da Beşîr b. Nehîk'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Selîem)'-'den naklen rivayet etti:
«Umrâ caizdir.» buyurmuşlar.
(...) Bana
bu hadîsi Yahya b. Habîb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâl i d yâni
İbni'I-Hâris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Said, Katâde'den Jm isnâdla
rivayette bulundu; yalnız o ya : «Ehline mirastır.» yâhud: «Caizdir.» dedi.
Câbir (Radiyallahu
anh) hadîsini Buhâri «Hibe» bahsinde; Ebû Dâvûd «Büyû'»da; Tirmizî ile İbni
Mâce «Ah-kâm»da; Nesâî «Umrâ»da; Ebû Hüreyre rivayetini Ebû Dâvûd «Büyû'»da;
Nesâî «Umrâ'»da muhtelif râvüerden tah-rîc etmişlerdir.
Umrâ: Bir haneyi veya
yeri birine ömrü boyunca vermektir; ve: «Evimi filâna ömrüm boyunca verdim»
yâhud «Evimi sana ömrün boyunca verdim» gibi sözlerle yapılır. Umrâ câhüiyyet
devrinden kalma bir muameledir. Araplar bir yeri veya haneyi ömür boyunca
birine verir; o adam öldükten sonra tekrar gerisi geriye alırlardı. İslâmiyet
bunu iptal etmiş; bu şekil muamelelerin hakikî bir bağış olduğunu binâenaleyh
ömürlük verilen mal, sağlığında nasıl o kimsenin oluyorsa öldüğünde; de
mirasçılarına kalacağını, ilk sahibine asla iade edilmeyeceğini bildirmiştir.
Yine cahiliyyet
devrinden kalma buna benzer bir muamele daha vardır ki, ona da «rukbâ» derler.
Rukbâ: Rukûb ve
murakabeden alınma bir sözdür. Araplar «Şu evimi sana irkab ettim; ben senden
önce ölürsem ev senin; sen benden evvel ölürsen benim olacak» diyerek bir
nevi' ahş-veriş muamelesi yaparlardı. Buna rukbâ denilmesi her iki taraf
birbirinin ölümünü murakabe ettiğindendir. Tirmizî: «Peygamber (SaîlaHahü
Aleyhi ve Seîlem)'in ashabından ve daha başkalarından bâzı ilim sahipleri umrâ
gibi rukbânın da caiz olduğunu söylemişlerdir.» diyor. Filhakika İmam Ahmed'le
İshâk'in mezhepleri budur. Bir takım ulemâ ise umrâ ile rukbamn arasında fark
görerek umrâyı tecviz etmiş; rukbâyı etmemişlerdir. Hanefîler'den «El-Hidâye»
sahibi Merginânî ( -593) : «Umrâ caizdir. Sağlığında, verilen kimsenin malı
olduğu gibi, öldükten sonra da mirasçılarına intikal eder.» diyor. Ashâb-ı
kiramdan Cabir , tbni Abbâs, Abdullah b. Ömer ve Alî b. Ebî Tâ1ib (Radiyallahu
anh) ile Kaadî Şureyh, Mücâhid, Tâvûs
ve Sevrî 'nin kavilleri de
budur. Yine «El-Hidâye» sâhibi rukbâ hakkında şunları söylemiştir : «Rukbâ Ebû
Hanîfe ile tmam Muhammed ve İmam Mâlik 'e göre bâtıldır. Ebû Yûsuf caiz
olduğunu söylemiştir; İmam Şafiî ile med
b. Hanbel'in mezhepleri de
budur.»
'Şâfiîler'e göre umrâ
üç kısımdır. Birincisi: «Şu haneyi sana ömürlük verdim; öldüğünde
mirasçılarının yahut çocuklarının olsun!» diyerek yapılandır. Bu şekil bilûmum
ulemâya göre sahihtir. Nevevî bunun sıhhatinde hilaf olmadığım söyler. Bu uzun
bir cümle ile yapılmış hibe demektir. Ölünce ev mirasçılarına kalır. Mîrasçı
yoksa Beytül-mâle kalır. Bağışlayana iade edilmez, tmam Mâlik iade edilir
demiştir. Yalnız burada malın kendine mi yoksa menfaatine mâlik olunduğu
ihtilailıdır, ki az sonra bunu da göreceğiz.
îkincisi: Umrâyı yapan
kimsenin mirasçı veya evlâd zikretmeksizin «Şu evi sana ömürlük verdim.»
diyerek mutlak bırakılandır. Bu hususta dört kavil vardır. Bunların esah
olanına göre umrâ sahihtir; o şahıs öldükten sonra ev mirasçılarına kalır. İmam
Âzam 'la tmam Ahmed, Süfyan-ı Sevrî, Ebû Ubeyd ve yeni mez-Ahmed b.
Hanbel'in mezhepleri de budur.»
Üçüncü kavil, ümranın
yalnız hayatı müddetince sahih olmasıdır. Öldüğünde umrâyı yapana, şayet o
ölmüşse mirasçılarına iade edilir. Bu da Şafiî 'nin eski kavli olduğu rivayet
edilir.
Dördüncü kavil:
Ümranın ariyet (Ödünç) olmasıdır. Bu kavle göre umrâ istenildiği zaman geri
alınabilir, öldüğü zaman ilk sahibinin mirasçılarına iade edilir.
Ümranın üçüncü kısmı:
Çocuk veya mirasçı zikretmeden : «Şu evi sana ömürlük verdim; sen ölürsen bana,
ben ölürsem mirasçılarıma iade olunacak» diyerek yapılanıdır. Bu kısım
ihtilaflıdır. Mutlak olarak yapılan umrâya bâtıldır denirse, bu evleviyetle
bâtü olur. Sahihtir denirse bu hususta Şâfiî1er'in iki kavli vardır. Bir kavle
göre sahih değildir. İkinci kavle göre umrâ sahih, şart bâtıldır. Ekseriyetle
Şâfiiyye uleması bunu tercih etmişlerdir.
İmam Ahmed: «Mutlak
yapılan umrâ sahih, muvakkat olanı sahih değildir.» demiştir.
Umrâda bağışlanan
kimseye intikal eden malın kendisi midir yoksa sadece menfaati midir?
meselesinde ihtilâf edilmiştir. Cumhura göre umrâ malın kendini temliktir.
Binâenaleyh bağışlanan kimse o malı satmak, hibe etmek gibi tasarruf a ta
mâliktir. İmam Âzam la, tmam Şafiî
ve Ahmed b.
Hanbel'in mezhepleri budur.
İmam
Mâ1ik'e göre umrâ
malın sadece menfaatini temliktir. Şu halde kendisine umrâ yapılan kimse
mirasçı bırakmadan ölürse mal ilk sahibine iade edilir; beytülmâle verilmez.
Umrâ ekseri hadîslerde
hâne ve arazî hakkında varid olmuşsa da Râfiî'nin akardan başka köleyi de misâl
getirmesine bakılırsa hükmün hâne ve arazîden başka şeylere de şâmil olduğu
anlaşılır.
Resûlüllah (Sallailahü
Aleyhi ve Selîem)'m :
«Mallarınızı elinizde
tutun!» ümranın sahih ve geçerli bir hibe olduğunu gösterir. Bu cümle
Şâfiîler'le onlara muvafakat edenlerin delilidir.