Namaz vakitleri
ve cemaatle namaz
Şüphesiz ki namaz,
müminler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur." (1)
Mevla Teala bu
ayeti kerimede namazların belli vakitlerle farz kılındığını beyan
etmiştir. Ancak bu vakitleri burada mücmel olarak zikredip, bunu başka
ayeti kerimelerde açıklamıştır. Geçen dersimizde işlediğimiz "Namazlara
ve orta namaza devam edin" (2) ayeti kerimesi de, farz namazların beş
tane olduğuna delalet etmekte, lakin bunların vakitlerine delalet
etmemektedir. Şimdi vakitlerin tafsilatına delalet eden ayeti kerimelere
kısaca bir göz atalım:
1"Güneşin (zeval
vaktinde) kayması anından, gecenin kararmasına kadar namazını kıl, sabah
namazını da (öylece eda et)
" (3)
Müfessirlere göre
bu ayeti kerime beş vakit namazı ifade etmektedir. Şöyle ki: Güneşin
zeval vaktinden kaymasından, gecenin karanlığının basmasına kadar olan
zamanda kılınması gereken farzlar, öğle ve ikindi namazlarıdır.
Karanlığın basmasından fecri sadığa kadar olan zamanda kılınması
gereken farz namazlar akşam ile yatsı namazları, fecir vaktinde
kılınacak farz namaz ise sabah namazıdır.
2"Haydi akşama
girerken, sabaha ererken, Allah'ı tesbih (tenzih) edin (namaz kılın)"(4)
Bundan murat gündüzün iki ucunda olan sabah ve akşam namazlarıdır.
Sonra Mevla Teala "Göklerde
ve yerlerde hamd O'na aittir. Gündüzün nihayetinde de, öğle vaktine
vardığınız zamanda (Allahı tenzih edin, namaz kılın.)" (Rum süresi 18)
Bu ayeti celilede
ki "Aşiyyen" ifadesiyle tamamen geceleyin kılınan yatsı namazı
kastedilmiştir. "Öğle vaktine vardığınız zaman" kavli şerifiyle de,
tamamen gündüzün kılınan öğle namazı kastedilmiştir.
Böylece burada
zikredilen farz namazların sayısı dört olmuştur. İkindi namazına
gelince, Mevla Teala onun şeref ve kıymetini göstermek için, "Asra
(ikindi namazına) yemin olsun" (5) buyurarak onu tek olarak
zikretmiştir.
3"Gündüzün iki
tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı hakkıyla kıl."(6) Ayeti
celile de geçen "Gündüzün iki tarafı" tabiri sabah namazıyla, ikindi
namazının farziyetini ifade eder. Çünkü her ne kadar sabah namazı,
gündüzün birinci (başlangıç) tarafı henüz meydana gelmeden, ikindi
namazı da gündüzün ikinci (son) tarafı zuhur etmeden önce bulunuyorsa
da, bu iki namaz gündüzün iki ucunda yer almış gibidir.
Ayeti celile de ki
"Gecenin de yakın saatlerinde" kavli şerifi akşam ve yatsı namazlarının
farziyetini gösterir.
Ayeti kerimede
geçen "Zülefen" (yakın saatler) lafzı cemi olup, ceminin de en azı üç
olduğundan bazı alimler bununla vitir namazının vücubuna delil
almışlardır.
4"Güneşin
doğmasından önce de, batmasından önce de, Rabbini hamd ederek tesbih et.
Gecenin bir kısım saatleriyle, gündüzün etrafında da tesbih et ki, razı
olasın (Allahın rızasına ererek memnun olasın)" (7)
Müfessirler bu
ayetteki hamd ile tesbihten maksadın namaz olduğunu belirttiler.
Beyzavi'ye göre
güneşin doğmasından önceki tesbih, sabah namazı, batmasından önceki öğle
ve ikindi namazlarıdır. Gecenin bir kısım saatlerindeki ise akşam ve
yatsı namazlarıdır. Gündüzün etrafında (başında ve sonunda) tesbih et
ifadesiyle, önemine binaen sabah ve akşam namazlarına ikinci defa dikkat
çekilmiştir.
İşte beş vakit
namazın ayrı ayrı beş vaktini gösteren ayeti kerimeler bunlardır.
Namazın vakitlerini beyan eden Hadisi şeriflere gelecek olursak,
bunlardan da bir ikisini zikredelim:
Resülullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: "Cibril Bana, Beytullah'ın
yanında iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide; öğleyi gölge
ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra her şey gölgesi kadarken ikindiyi
kıldı. Sonra güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman akşamı
kıldı. Sonra yatsıyı, şafak (ufuktaki aydınlık) kaybolunca kıldı. Sonra
şafak söküp oruçluya yemek haram olunca sabahı kıldı.
İkinci sefer;
öğleyi bir önceki günün ikindisinin vaktinde, her şeyin gölgesi kendisi
kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki
misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı,
gecenin üçte biri geçince kıldı. Sonra yeryüzü ağarınca da sabahı kıldı.
Ve Cibrîl
Aleyhisselam Bana yönelip: 'Ey Muhammed! Bunlar senden önceki
peygamberlerin vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan
zamandır!' buyurdu." (8)
Bir diğer Hadisi
şerifte Resülüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki
namazın bir ilk vakti, bir de son vakti vardır. Muhakkak ki, öğle
namazının ilk vakti, güneşin zeval (tepe noktasından batıya meyil)
anıdır. Son vakti de ikindinin girdiği andır. Şüphesiz ki ikindi
vaktinin evveli, vaktinin girdiği andır. Vaktinin sonu da güneşin
sarardığı zamandır.
Ve şu muhakkak ki,
akşam vaktinin evveli, güneşin battığı andır. Vaktinin sonu da şafağın
(ufuktaki aydınlığın) kaybolduğu andır. Şüphesiz ki yatsı vaktinin
evveli, ufuğun (gök kenarının) kaybolduğu andır. Vaktinin sonu ise
gecenin yarılandığı andır. Şüphesiz ki sabah vaktinin evveli fecrin
(aydınlığın) doğduğu zamandır, vaktinin sonu da, güneşin doğduğu andır."
(9)
Zikretmiş olduğumuz
Hadisi şerifler beş vakit namazdan her birinin ilk vakti ile son vaktini
belirtmektedir. Namazlar, gösterilen bu iki vakit arasında muteber
olmakla beraber, ilk vaktinde kılınmalarının ehemmiyetine pek çok Hadisi
şerif de dikkat çekilmiştir. Gerçi namazın vakitlerini tayin için
Cebrail Aleyhisselam'ın gelip namazları öncelikle ilk vaktinde kıldırmış
olması da, namazları ilk vaktinde kılmanın efdaliyetine delalet
etmektedir.
Namaz hususunda,
önemle üzerinde durulması gereken bir diğer husus da, namazın cemaatle
kılınmasıdır. Pek çok kişi namazını kılmakta, fakat cemaate maalesef
gerektiği şekilde önem vermemektedir. Halbuki, ezanı duyan kişinin
cemaati terk etmesine ruhsat verilmez, çünkü o son derece kuvvetli bir
sünnettir. Ayrıca, Efendimiz cemaatle namaz kılmanın fazileti hakkında
pek çok Hadisi şerifler beyan buyurmuş, ümmetine bu konuda pek çok
tenbih ve uyarılarda bulunmuştur.
Efendimiz "Üç kişi
bir köyde veya çölde bulunurda aralarında (ezan okumaz ve) cemaatle
namaz kılınmazsa, mutlaka şeytan onlara galip gelir. O halde sen cemaate
devam et, çünkü kurt (sürüden) uzak kalanı yer." (10) buyurmuştur. Rezin
şu ziyade de bulunmuştur: "Zira insanın kurdu şeytandır. Onu yalnız
yakaladı mı yer."
İbni Mesud
Radıyallahü anhdan rivayet edilmiştir ki, Efendimiz şöyle buyurdu: "Her
kim yarın Allahu Telaya müslüman olarak kavuşmak isterse şu namazlara
devam etsin nerede çağrılırsa (ezan okunursa orada hemen cemaate koşsun)
Sonra İbni Mesud şöyle devam etti: "Şüphesiz Allah sizin Peygamberinize
süneni Hüda (doğru yollar) meşru (tayin etti) etti. Bu namazlar da
süneni hudâ'dandır. Eğer siz cemaatden geri kalıp evinde kılanlar gibi
evlerinizde kılsanız, elbette Peygamberinizin sünnetini terk etmiş
olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk edince de elbette sapıtmış
olursunuz. Herhangi bir kişi güzelce abdest alır da şu camilerden birine
gitmeyi kastederse mutlaka Allahu Tela o kişiye (o yolda) attığı her
adıma karşılık bir hasene yazar onu bir derece yükseltir ve bir günahını
siler. (Biz Müslümanlar olarak bu namazları cemaatle kılardık.) Şüphesiz
ben, bizi şu halde görürdüm ki, cemaatten ancak münafıklığı belli
olanlar geri kalırdı ve yine muhakkak ki bir adam tek başına cemaate
gelemediğin de, iki kişiye dayanarak getirilir, safa dikilirdi." (11)
Bir başka Hadisi
şerifte Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurdu: "Kişinin
cemaatle kıldığı namazın sevabı evinde ve sokağında (dükkanında) kıldığı
namazından yirmi beş derece üstündür. Şüphesiz sizin biriniz güzelce
abdest alarak sadece namaz niyetiyle camiye gelirse, camiye gelinceye
kadar attığı her adıma karşılık mutlaka Allahu Teala onu bir derece
yükseltir. Ve bir günahını siler. Mescide girdiğinde namazı beklemek
için durduğu müddetçe, namazda sayılır. Ayrıca kimseye eziyet etmemek ve
abdestli bulunmak şartıyla namaz kılacağı yerde durduğu müddetçe
melekler: 'Ey Allahımız! Onu affet, ona rahmet et' diye dua da
bulunurlar." (12)
Bir diğer rivayette
ise: "Cemâatle namaz kılmak yalnız başına namaz kılmaktan yirmi yedi
derece daha üstündür." (13) buyurulmuştur.
İnsan sevap
kazanmak niyetiyle namaz kıldığına göre, evde kılacağına biraz daha
gayret göstererek camiye gidip cemaatle namaz kılmalı ve bu kadar büyük
sevabı kaçırmamalıdır. Dünya işlerinde herkes istinasız "bir" yerine,
"yirmi beş" kat daha fazla kazanmayı tercih edecek olmasına rağmen, iş
ahiret kazancına gelince maalesef pek çoğu bu büyük kazanca ilgisiz
kalmaktadır.
"Fevâidi Behiyye"
de zikredildiğine göre, Muhammed b. Semâe rahimehullah diyor ki:
"Bir keresinde
cemaate yetişemedim. Cemaatle kılınan namazın sevabı yirmi beş derecedir
diye, sayıyı tamamlamak için o namazı yirmi beş defa kıldım. Sonra
rüyamda birinin bana "Ey Muhammed b. Semâe! yirmi beş kere kıldın ama
meleklerin Amin demesi ne olacak." dediğini işittim. Meleklerin amin
demesinden maksat ise "İmam Fatiha süresini okuduktan sonra "Amin"
deyince melekler de amin derler. Kimin "Amin" demesi meleklerin "Amin"
demesine rastlarsa, o kişinin geçmiş günahları affolur." (14)
İşte rüyada bu
Hadisi şerife işaret edilmiştir. Tüm bunlardan anlaşılan, cemaatle
kılınan namazın sevabını, yalnız başına kılmakla elde etmek kesinlikle
mümkün değildir.
Cemaati terk
edenleri tehdit mahiyetinde ise, pek çok hadisi şerifler vardır. Lakin
şuurlu bir müslüman için hiçbir tehdide gerek yoktur. Çünkü Allah ve
Resülünün emir ve rızaları madem bu yönde, öyleyse bu yeterli bir
sebeptir. Zaten bu işin şuur ve idrakinde olmayan birine de, bin çeşit
tehdit dahi boş gelir.
Mevla Teala
hazretleri, son nefesimize kadar, tüm namazlarımızı vaktinde ve cemaatle
kılabilmeye bizleri muvaffak eylesin.
1 Nisa: Süresi:
103
2 Bakara: 238
3 İsra: 78
4 Rum: 17
5 Asr:
1
6 Hud:
114
7
Taha 130
8
Tirmizî, Salât 113, No: 149 1/278, Ebü Dâvud, Salât 2, No: 393, 1/160,
Müsnedi Ahmed: 3081, 1/713
9
Tirmizi, salat: 114, No: 151, 1/283, İbni Ebi Şeybe, Kitabussalât: 91/3,
1/351
10
Ebu Davud, Salat 46, 4/150, Nesei, İmamet 48, (2, 106, Ahmed ibni Hanbel
5/196, 6/446
11
Müslim, Mesacid: 257, Ebu Davud Salat, 46, Nesei İman 5, İbni Mace ,
mesacid: 14
12
Buharî, Salat 87, Bedü'lHalk: 7, Müslim, Mesacid: 272, Ebu Dâvud, Salât:
20, İbni Mâce, Mesacid: 14, 19
13
Buharî, Ezân 30, Müslim, Salât 272
14
Buhari, Ezan: 111,113, 125, Müslim, Salat: 71, 72, Ebu Davud, Salat:
140,168, Tirmizi, Mevakit: 71,83, Nesei, İftitah: 33, 34
Kaynak:
Beyan dergisi, 01-2004
|