.

KURAN RAMAZAN VE BAYRAM


Prof
.
Dr. Osman Eskicioğlu*


Müslümanlar yenilenmeli, Müslümanlar düşünce ve fikirlerini yenilemeli, Müslümanlar  zaman ve zemin şartlarına ve çağın ihtiyaçlarına göre kendilerini yenileyerek değişme ve gelişme göstermelidirler diye hep söyleyip duruyoruz.

Şu anda ramazanın içinde bulunuyoruz; Allah kabul etsin oruç tutuyoruz, teravih kılıyoruz, Kuran okuyup hatimler indiriyoruz. Bütün bunları yaparken acaba bir Müslüman olarak yaptıklarımız tüm bu ibadet ve taatlar, yaşadığımız hayat, işimiz, mesleğimiz ve branşlarımızda gösterdiğimiz tüm faaliyetler gereği gibi oluyor mu diye hiç düşünüyor muyuz? Mesela imanın şartlarından birisi de kitaplara inanmaktır. Mesela bir Müslüman diğer peygamberlere gelen kitaplara inandığı gibi kendi kitabı Kuran-ı Kerim’e, kendi kitabı Kelamullah’a inandığı gibi diğer peygamberlerin getirdikleri kitaplara da inanırlar. Kuran’a inanma nedir, nasıl olur, bu KURAN bir Müslüman için ne ifade ediyor, Kuran’la Müslüman arasında ne gibi bir irtibat vardır ve KURAN nedir diye hiç düşündük mü? KURAN namazda okunur, hatim ve dua için okunur, mezarlıklarda ölüler için okunur. Müslümanların bugün yaptığı bu değil midir? Ama Mehmet Akif merhum bu halimiz hakkında bakın ne diyor:

 

Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik,

Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.

“Böyle gördük dedemizden!” diye izmihlali

Boylayan bir sürü milletlerin olsun hali,

İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!

Yoksa, bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde?

Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kuran’ın:

Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın

Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına;

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için. (Safahat,s. 153)

 

Şairimizin bu deyişlerine bakacak olursak, Müslümanlar dinlerini bilmiyorlar, eğer bilmiş olsalardı bu kadar sersemlik yapmazlardı, yapamazlardı. Biz ecdadımızdan böyle gördük bunu bilir ve bunu yaparız diyerek değişim ve gelişim göstererek kendisini yenilemeyen milletlerin ve devletlerin yıkılış ve çöküşlerinden ibret almayız. Kuran’ı ezberleriz okuruz ama onun mana ve maksadını düşünmeyiz, ayetlerin bize ne söylediklerini ve bizden ne istediklerini bilmeyiz, Mushaf’ın sayfalarına bakarız, ölülerimize okuyup üfleriz, yani biz bugün Kuran’ın alanını daralttık, ayetleri kısıtladık, onu sadece dua ve namaz için okur hale geldik Halbuki KURAN yalnız bunlar için inmemiştir. KURAN bu değildir. KURAN bir hayat kitabıdır; Müslüman’ın tüm hayatı Kuranla ilgilidir. Onun için Müslüman hayatını onda araştırıp bulur, fikir ve düşünceyi, hareket ve davranışlarını ona bakar, onda görür ve onunla yaşar.

 

Bir şair, “el-Kuran-ü kevn-üllah-il mestur ve’l-kevnü Kuran-üllah-il menşur” diyor ve bununla Kuran’ın, Allah’ın satırlara soktuğu bir kâinatı, kâinatın ise Allah’ın dağılıp yayılmış ve serpilmiş bir Kuran’ı olduğunu dile getiriyor. Yani kainat Kuranda var, KURAN da kainatta var. Onun için kainat kitabını iyi ve doğru okuyanlar Kurani olurlar Çünkü kainat Allah’ın sıfatının fiili tezahürü, KURAN ise kelami tezahürüdür. Zaten KURAN kainatın özü, özeti ve bir haritası olmasaydı “yaş kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübin’dedir” (Enam 6/ 59), buyrulur muydu?

 

KURAN muttakiler için bir hidayet kaynağı ve yol göstericidir.(Bakara 2/ 2) “Gerçekten bu KURAN, insanları en doğru yola iletir. Güzel amel ve hareketlerde bulunan müminlere, kendileri için, muhakkak pek büyük bir ecir bulunduğunu da müjdeler O…” (İsra 17/ 9). “…Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları, o kitapla, selamet yollarına ulaştırır, onları karanlıklardan Allah’ın izniyle aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola iletir.” (Maide 5/ 15-16). “İşte bu (KURAN) da indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Öyleyse ona uyun ve onunla korunun ki, esirgenmiş olasınız.” (Enam 6/ 155). “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olan dertlere bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.”(Yunus 10/ 57). “O, cidden faydası çok, benzeri yok bir kitaptır. Ki, önünden de arkasından da ona batıl bir şey giremez. O, bütün kainatın hamd ettiği, O, yegane hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussılet 41/ 42).

Kuran-ı Kerim’de kendisini tanıtan daha nice ayetler var. Hz. Peygamberin   de Kuran-ı Kerim hakkında pek çok  hadisleri vardır. “Gerçekten ileride gece karanlıkları gibi fitneler olacak. Bundan kurtuluş nedir ya Resulellah dediler. Çare Allah kitabı KURANdır; onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin haberleri, ve aranızda uygulayacağınız şeylerin hükümleri vardır. O hak ile batılı- yanlış ile doğruyu birbirinden ayıran ciddi bir kitaptır. Saçma sapan söz (şaka ve oyuncak) değildir. Onu büyüklenip terk edenin Allah belini kırar. Onun dışında doğru yol arayanları Allah sapıklığa mahkum eder. O, Allah’ın sağlam ve kopmaz ipidir. Onu okuyan diller zorluk çekmez. Bilginler ona doymaz, muttakiler ondan usanmaz.  Keyiflerin sapıtmamasına ve görüşlerin dağılmamasına yegane sebep odur. Kurana uygun konuşan doğru söyler, onunla amel den sevabını alır. Kuranla hükmeden adalet yapmış olur. Ona sıkı sarılan doğru yola hidayeti bulur. (Tirmizi, Fedail-il Kuran: 14). “Gerçekten bu KURAN bir tarafı Allah’ın yedinde, diğer tarafı sizin elinizde (bir iptir.) Onun yoluna girip hükümleriyle amel ediniz. Artık sizler, bundan sonra ebediyen şaşmaz ve helak olmazsınız.” (Taberani, Ebu Şüreyh’ten) “KURAN şefaatçidir; şefaati kabul edilecektir. O hasmıyla-düşmanıyla mücadele eder. Allah ve Resulünce tasdik edilmiştir. Kim, onu önünde tutarsa Cennete götürür, kim de onu arkasına iterse cehenneme sevk eder.” (İbn Hibban Cabir’den) “Bir kimse Kuranı okur, ahkamıyla amil ve hikmetiyle kamil olur, helalini helal ve haramını haram bilirse, Allah onu KURAN sebebiyle Cennete kor ve ev halkından, kendilerine ateş vacip olan en az on kişi için de şefaatini kabul eder.” (Tirmizi, Hz. Ali’den). “Ümmetimin en şereflileri, Kuranı ezberleyerek yüklenenlerdir.” (Beyhaki, İbn Abbas). “Sizin en hayırlınız, Kuranı okuyup okutanlarınızdır.” (Hakim Osman’dan). “Sizden biriniz Rabbısıyla konuşmayı sever ve isterse o, KURAN okusun” (Haraiti, Enes’den).

 

Görüldüğü gibi KURAN müslümanın hem dünyasını hem ahiretini, hem teorisini hem pratiğini, hem fikri yapısını hem de uygulamasını çepeçevre kuşatmaktadır. Tam anlamıyla KURAN bir nizam ve düzen getirmiştir. KURAN o kadar değerli ve şerefli bir kitaptır ki, on bir ayın sultanı ramazan ayı bile şerefini ve yüceliğini ondan alır. Çünkü KURAN ramazan ayında inmeye başlamıştır. KURAN o kadar yüce ve eşsiz bir kitaptır ki, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in ifadesiyle “KURAN Allah’tan başka her şeyden daha faziletlidir. (Tirmizi Hz. Ali’den).

 KURAN Ramazan ayında inmeye başlamıştır. Çünkü ayette “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, KURAN onda indirilmiştir” (Bakara 2/ 185) buyrulmaktadır. Burada Arapça belağat ilmine göre öyle bir aydır ki diye tercüme ettiğimiz ellezi ism-i mevsul kelimesi bize Ramazan ayının şerefini Kuranın inişine bağlamaktadır. Yani oruç tutarak geçirdiğimiz ramazan ayı Kuranla şereflenmiştir.

Kuran’ın oruç ve ramazan hakkındaki beyanı şudur: Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç farz edildiği gibi size de farz kılındı. Sayılı günler olduğu için umulur ki, zarardan korunuzsunuz. Artık sizden kim hasta olur ve seferde bulunursa oruç tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Oruç tutmaya güç yetirmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye vardır. Bununla beraber kim gönül rızasıyla bir hayır yaparsa işte bu onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye vermenizden) daha hayırlıdır. Ramazan ayı öyle bir aydır ki, KURAN (doğru ile yanlışın) ölçüsü, kurtuluşun açık bir delili ve bir hidayet olarak onda indirilmiştir. Kim ona erişirse o ayın orucunu tutsun. Ve içinizden kim hasta olur, seferde bulunursa oruç tutmadığı günler sayısınca diğer günlerden tutsun. Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez. Ve yine o muayyen müddeti tamamlamanızı, sizi muvaffak buyurduğundan dolay Allah’ı yüce tanımanızı diler. Olur ki şükredersiniz.” (Bakara 2/ 183-185).

 

Kuranın inişiyle yalnız Ramazan ayı şereflenmekle kalmıyor, Müslümanlar da bayram yapıyorlar. Bilindiği gibi İslam’da vakti ve zamanı belli iki bayram vardır. Her ne kadar kandiller de varsa da kandillerin zamanları bu kadar belli değildir. Müslümanlar kandilleri bir araya gelme, dini duyguların coşması ve bir ihtifal ve tören gibi insana ruhi zevkler bahşettiği için daha fazla itibar eder olmuşlardır. Kadir gecesi bile her ne kadar zorlamalarla ramazanın 27. gecesi denilmiş olsa da onun vakti belli değildir ve kadir gecesi bir yıl ve 365 günün içinde gizlidir.

 

Ramazan bayramı ve kurban bayramı, müslümanların kutladıkları bu iki bayram KURAN ile ilgilidir. Tüm müslümanlara ve hatta bütün insanlığa bir nizam, bir düzen, hayat tarzı ve yaşama biçimi getirmiş olan Kuranın Allahın bir rahmeti, şefkat ve merhameti olarak inmesi ve inmeye başlaması çok önemli bir olaydır. Kuran hayat kadar, yaşam kadar önemli olan bir kitaptır. Bunun inmesi tabii ki bir sevinç ve sürur kaynağı olacaktır. İşte Müslümanlar Ramazan bayramını bunun için kutluyorlar ve KURAN geldi diye bayram yapıyorlar.

Kurban bayramı da böyle Kuran-ı Kerim ile ilgilidir. Çünkü KURAN Kurban bayramında tamamlanmıştır. Dinin tamamlanıp kemale erdiğini bildiren ayet kaynakların verdiği habere göre hicretin onuncu senesi veda haccında arefe günü Arafatta Hz. Peygamber devesinin üzerinde iken inmiştir. Hatta vahyin ağırlığından devenin döşünün yere döşendiği ve Hz. Peygamberin bundan sonra 82 gün kadar yaşadığı ifade edilmektedir. Bu ayette “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’a razı oldum” (Maide 5/ 3) buyrulmaktadır.

 

Hz. Ömer’in hilafeti zamanında bir Yahudi Hz. Ömer’e gelip siz okuyorsunuz kitabınızda bir ayet var, eğer bu ayet Yahudi topluluğuna nazil olmuş olsaydı o günü biz bayram yapardık demiş. Hz. Ömer de hangi ayet diye sormuş, Yahudi “Bugün dininizi tamamladım…” ayeti olduğunu söylemiştir. Hz. Ömer de “biz o günü ve o gün bu ayetin Hz. Peygamber’e nazil olduğu yeri biliriz. Hz. Peygamber Cuma günü Arafat’ta bulunuyordu, diye cevap vermiştir.       

 

Netice olarak bu “Kuran Ramazan ve Bayram” makalemizin mana ve maksadını şöyle özetlemek mümkündür: İnsan oğlu dünden bugüne mavi küreye ayak bastığından beri hep değişim ve gelişim içersinde olmuştur. KURAN da insanın bilgi seviyesi ve bakış açısına göre manalar sunan ve yollar gösteren bir kitaptır. KURAN ilk okul öğrencisine hitap ettiği gibi, kademe kademe her kese ve her seviyedeki insana, en yukarda ki Ord. Proflara ve hatta filozoflara varıncaya kadar hitapta bulunur. Herkes de kendine göre Kurandan bir şeyler anlar. Önemli olan insanların Kuranı anlamaya çalışmalarıdır. Yalnız ben şahsen Müslümanların kendi kitapları Kuranı yeteri kadar inceleyip araştırdıkları ve neticede kendilerine bir KURAN dünyası kurdukları kanaatinde asla değilim. Çünkü Müslümanlar Kurana bu varlık aleminin kitabıdır, hayat dünyamızın bir projesidir, yaşayış tarzımızın ve dünya yolculuğumuzun güzergahını tayin eden bir pusula ve haritadır, gözüyle bakmıyorlar. Halbuki çağın gelip tıkandığı ve karanlıklara saplandığı bir zamanda KURAN ışığından başka aydınlatacak ve yolları gösterip kapıları açacak bir şey yoktur. Müslümanlar Kuranın hatırını saymalıdırlar, Müslümanlar birey ve toplum olarak insanların hareket ve davranışlarını düzenlerken mutlaka Kuran’a da mutlaka ve mutlaka danışmalıdırlar. Çünkü KURAN nizamını kabul eden birey ve toplumların hayatları bayramlaşır ve bayramlara dönüşür.   

 


*DEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.