KIYÂMET SÛRESI


Kur'ân-i Kerim'in yetmisbesinci suresi. Sûre, adini Ilk âyetinde geçen "Kiyâmet" kelimesinden almistir. Bununla beraber surede Kiyâmet konusu islendiginden dolayi da bu ismi almis olabilir. Mekke'de nâzil olmustur. Kirk âyet, yüzdoksandokuz kelime ve üçyüzelliIki harften ibarettir. Âyet sonlarina âhenk veren fâsilalari; elif, yâ ve ha harfleridir.

Sûrenin Ilk Iki ayet-i kelimesi, kiyâmeti ve insani ele alarak baslamaktadir. Allah kiyâmet gününe yemin etmekte, bu olayin mutlaka gerçeklesecegini hatirlatmaktadir. Bu kâinat sisteminin, ezeli ve ebedî olmadigina isaret edilmektedir. Ayrica "levvâme" diye adlandirilan; uyanik, korkan ve yaptiklarindan pismanlik duyan, kendisini hesaba çeken bir nefis üzerine yemin edilmektedir.

"Kiyâmet gününe yemin ederim. Ve nedamet (pismanlik) çeken nefse de yemin ederim " (1-2). Daha sonra, sûrenin sonuna kadar kiyâmet ve insan nefsine ait hususlara yer verilmektedir.

Sûrenin Ikinci kisminda kiyâmet gününe inanmayan müsriklerin bazi iddialarina cevaplar vardir. Islâm nizâminin esaslarini kabul etmeyen, kendi hevâ ve heveslerini ilah edinen, atalarini körü körüne takip eden ve Allah'in razi olmadigi bir sirk düzeni Içinde yasayan insanlar; bazi kimselerin kafalarini karistirmak için kiyâmet gününün ihtimal disi oldugunu, hayatin sadece bu dünyada oldugunu ortaya atiyorlar, bunlari insanlara anlatirken de bazi örnekler veriyorlardi. Müsrikler sürekli olarak; çürümüs topraga karismis, kimisi yakilmis, kimisi hayvanlar tarafindan yenilmis, parçalanmis, yok olup kaybolmus insanlari yeniden parçalarini bir araya getirmek mümkün mü? diye soruyorlardi. Allahü Teâla söyle buyurmustur:

"Evet, bizim, onun parmak uçlarini bile düzeltmege gücümüz yeter. Fakat insan kötü amel islemeye devam etmek Ister" (4-5). Bu âyetler müsriklerin kötü niyetlerini ortaya koymaktir.

Sûrede öldükten sonra dirilmeyi ve kiyâmet gününün meydana gelecegini inkar eden ve "kiyâmet günü de ne zaman" diyen müsriklere cevap verildikten sonra insanin kalbini kendisine yönelten sahnelerden biri olan kiyâmet günü ve bu günde meydana gelecek kâinat degisikliklerinin bir kismi gözler önüne serilmektedir. Meydana gelecek büyük olaylar karsisinda insanlarin ruhî durumlarini, ayrica süphe ve tereddütler Içinde yasamis, isi hafife alan bir ruh haleti Içinde kiyâmet gününü soranlara da ani bir cevap verilmektedir.

"Göz kamastigi, ayin tutuldugu, günes ve ayin bir araya getirildigi zaman, Iste o gün insan: "Kaçacak yer nerede?" der. Hayir, hayir, hiçbir siginak yoktur. Ey insan! O gün sen, Rabbinin huzuruna varip durursun. O gün, insanogluna önce ve sonra yaptigi ne varsa bildirilir. Özürlerini sayip dökse de, insanoglu, artik kendisine karsi bir sahittir" (7-15).

Sûrenin üçüncü kismi, bizzat Rasûlüllah (s.a.s)'i muhatap almaktadir. Rasûlüllah, vahyi Cebrail (a.s)'dan aldigi esnada âyetleri eksiksiz bir sekilde ve tam manasiyla ezberlemek maksadiyla dilini oynatarak tekrar etmekteydi. Hz. Peygamber, gelen âyetleri unutmaktan korktugu için Allah, ümmetin peygamberine bir talimat vermektedir. Kur'ân'in muhafazasinin, toplanmasinin ve açiklanmasinin kendisine ait oldugunu bilmesini Istemektedir. Allah: "Ey Habîbim! Cebrail sana Kur'ân okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber okuma, yalniz dinle. Dogrusu o vahyolunani kalbinde toplamak ve onu sana okutturmak bize aittir. Biz onu (Cebrail'e) okuttugumuz zaman onun okumasini dinle! Sonra onu sana açiklamak bize aittir" (16-19).

Dördüncü kisimda âhiret âleminde Iki grup insanin durumunu açiklamaktadir. Birinci grup, Rabblerine karsi her bakimindan teslimiyet gösteren, dünya hayatinda Allah'in Istedigi sekilde yasamlarini düzenleyen, Allah'in dini ugruna canini, malini feda edenlere büyük bir mükafat sunulmaktadir. Bu kimseler, mutlu, huzurlu ve yüzleri parlayacak insanlardir. Bahsedilen diger grup ise, Allah'la olan tüm baglarini koparmis, Allah'tan ümidini kesmis, isyanlari, küfürleri ve yalanlamalari nedeniyle baslarina gelecek kötü âkibeti bekleyen asik suratli insanlardir. Sûrede bu Iki sinif insanin vaziyetleri söyle tasvir edilmektedir:

"Hayir, hayir ey insanlar! sizler çabucak geçen dünya nimetlerini seversiniz. Âhireti birakirsiniz. O gün bazi yüzler Rabbine bakip parlayacaktir. O gün bazi yüzler de asiktir. Kendisinin belkemiginin kirilacagini anlar" (20-25).

Sûrenin besinci bölümü, ölüm anindaki kâfirlerin perisan hallerinden sözeder. Ölüm; insanin kalbini saran ve ondan kurtulmanin imkansiz oldugu büyük bir olaydir. Sûrenin üzerinde durdugu, sürekli insana hatirlatilan korkunç ölüm hakikatidir. Bu büyük olayin her an tekrarlanmakta oldugu anlatilmaktadir. Hiç kimsenin ölümden kurtulamayacagini, etrafta bulunanlarin da üfürecek, vesile olacak, sefâat edecek ve karsi koyacak veya geriye birakacak güçte olmadigi söyle beyân edilmektedir:

"Dikkat edin, can bogaza gelip köprücük kemigine dayandigi zaman tedavi edecek yok mudur? denir. Artik ayrilik vaktinin geldigini anlar. Bacaklar birbirine dolasir. O gün Rabblerinin huzuruna dogru sevk edilirler" (26-30).

Sûrenin altinci bölümünde kendisine Allah'in âyetleri geldikten sonra küfrü tercih eden, peygamberi yalanlayan, Allah'a ibâdet etmeyen kibirlenen insanlarin bazi özellikleri belirtilmektedir:

"O ne peygamberi tasdik etmis, ne de namaz kilmistir. Fakat onu (peygamberi) yalanlayip yüz çevirmistir. Sonra da salina salina kendinden yana olanlarin yanina gitmistir" (3135). Bundan sonraki Iki âyeti kerime, kafirlere tehdit ve acikli bir azabin va'dini haber vermektedir. "Sana yaziklar olsun, yazik. Sonra da hakettigin bu bela basina gelsin" (34, 35)

Sûrenin son kismi, baslangiçla oldugu gibi, insani ve diriltme günü (ba's günü) üzerinde durulmaktadir. Insanin basibos birakilamayacagini, kiyâmet gününde tekrar diriltilecegi açiklanmaktadir. Bununla birlikte Yeryüzünde kibirlenen kimseler, 'kiyâmet günü de ne zamanmis ?" diyen kâfirlere önceki yani Ilk yaratilislar hatirlatilmaktadir. Bu hatirlatmanin gayesi; insanin o Ilk yaratilisindaki incelikleri düsünmesi ve kiyâmet gününde dirilme olayinin tekrar vukû' bulacagina inanmasidir. Ayrica kibirlenen müstekbirlere; insanin, neden yaratildiginin, anmaya deger bir varlik oluncaya kadar geçirdigi merhaleleri hatirlatilmaktadir. Allah'u Teâlâ böyle buyurmaktadir:

"O, akitilan bir meni damlasi degil miydi? Sonra meniden kan pihtisi oldu, sonra Allah onu yaratip sekil verdi. Ondan erkek disi çiftler yaratti. Bunlari yapan Allah'in ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter" (37-40).

Böylece, sûre basindan sonuna kadar kiyâmet konusunu son derece ibret verici bir üslûpla insanlara sunmaktadir.

Mustafa TÜRKERI