AHKÂF SÛRESI


Kur'an-i Kerim'in kirkaltinci suresi. Surenin on, onbes ve otuzbesinci ayetleri hariç geri kalani Mekke'de nazil olmustur. Sure, yirmiyedinci ayetinde söz konusu edilen Âd kavminin bulundugu bölge olan Ahkâf'tan adini almistir. Sure Ha-Mim seklinde huruf-u mukattaa ile baslayan yedi surenin sonuncusudur. Otuzbes ayetten ibaret olan Ahkâf suresi üçyüzkirkdört kelime ve ikibinüçyüz harften meydana gelmis olup fasilalari nûn ve mim harfleridir.

Bu sure Mekke'de nazil oldugu için daha çok imanî ve akîde konularini ele almistir. Allah'in birligine, onun kâinatta var olan her seyin mutlak Rabbi olduguna iman konusunu islemektedir. Vahye, risâlete, peygamberlerin getirdigi mesajlara, bir çok peygamberin gelip geçtigine iman etme hususlarini konu edinen Ahkâf suresi, Kur'an ve Kur'an'dan evvel indirilmis bulunan semavî kitaplara, Kiyamet gününe, dirilise, insanlarin hesaba çekilecekleri ve yaptiklarinin karsiliklarini iyi veya kötü alacaklari hususlarina iman etmenin gereklerini anlatmaktadir.

Sure yukarida söz konusu ettigimiz hususlara imani her yönüyle gönüllere kadar indirmekte, kalbin her teline dokunarak degisik alanlarda olayi dile getirmektedir. Sure bu iman konusunun belli bir insan kitlesini degil, bütün kâinâttaki varliklari ilgilendirdigini belirtir. israilogullarindan bir grubun islâm'a karsi tutumunu söz konusu ederek olayi ele almakta ve ayrica cinlerden bir grubun Kur'an-i Kerim'e karsi tavirlarini anlatmaktadir. Yahudilerden bazi kimselerin son derece yanlis ve sapik bir anlayisa kapildiklarini, diger bazi kimselerin ise, olumlu davranislarini ve saglam fitratlarini dile getirip bunlardan örnekler sunar. Suredeki anlatim tarzi insanin kalbini kâinatin ufuklarinda, göklerde ve yerde gezindirerek ona Kiyamet ve ahiretten tablolar çizmektedir. Hz. Lut (a.s.) kavminin iman etmemelerinden dolayi baslarina gelen felâketleri ve içinde yasadiklari sehirlerinin kötü sonunu anlatmaktadir.

Surenin anlatim ve akisina göz attigimizda dört ayri bölüm içinde olaylarin degerlendirildigini görüyoruz.

Birinci bölüm, surenin baslangici olup Kur'an'in Allah katindan vahiy yoluyla indirildigi ilk ayette ifade edildikten sonra, kâinat içindeki ahenk ve mükemmel nizamin Allah tarafindan yönetildigi belirtilmekte ve buna insanlarin dikkati çekilmektedir. Bu güçlü ifadelerden sonra iman ve akîde konusu ele alinmakta Allah'a sirk kosmanin son derece basit ve dayanaksiz bir tutum oldugu belirtilerek reddedilmektedir .

"(Ey Muhammed) Kâfirlere de ki, "Söyleyin bana Allah'i birakip ondan baska su tapindiklariniz yeryüzünde ne yaratmislardir? Yoksa onlarin ortakliklari göklerde mi? Eger su inancinizda dogru yolda iseniz o halde size indirilmis bir kitap veya sizden öncekilerden size intikal etmis bir bilgi kalintisi varsa bana getirin." (4) Böylece Allah'i birakip karsilik vermeyen, duyup isitmeyen, konusmayan, cansiz putlara veya ölüp gitmis insanlara tapinmanin sapikligi ve basitligi kendiliginden ortaya çikmaktadir. Bununla da kalmamakta; o tapindiklari put ve tâgûtlarin kiyamet gününde insanlarla çekiserek o sIkInti dolu hesap gününde kendilerine tapanlardan uzak olduklarini ifade edecekleri bu sûrede anlatilmaktadir. Surede ayrica müsriklerin Resulullah'a karsi tutumlari anlatilip, Kur'an'i kendisinin uydurdugunu ve bunun bir büyü oldugunu belirtmeleri üzerine onlara verilen Kur'anî cevaplar ve meydan okumalar sergilenmektedir. Ayrica israilogullarinin bazi yanlis tutumlari dile getirilerek onlarin iman ettigi Hz. Musa ve kitaplari Tevrât'in Kur'an tarafindan tasdik edildigi bildirilerek onlardan iman edenlerin dogru davranislari takdir edilmektedir. Nihayet bölümün sonunda zulmedenlerin yanlisliklari ahlatilip uyarildiklarini ve salih amel isleyenlerin müjdelendiklerini görüyoruz.

"Muhakkak Rabbimiz Allah 'tir deyip de sonra dosdogru gidenlere korku yoktur. Ve onlar üzülecek de degillerdir. iste onlar Cennet ehlidirler. islediklerine karsilik olarak orada ebediyyen kalacak ve (mükâfatlandirilacak)lardir." (13) ikinci bölümde de dogru ve sapik iki insan fitratinin akîde karsisindaki tutumlari örnek olarak anlatilmaktadir. Dogumlarindan erginlik çagina varip sorumluluk yüklenerek tecrübelerle karsi karsiya kaldiklari zaman takindiklari tavir ve giristikleri hareketleri izlenmektedir. Bu iki örnekten biri Rabbine sükredip anne ve babasina karsi iyi davranmakta, ahde vefa gösterip Allah'a yalvararak günahlarindan tevbe etmektedir. Digeri ise, Allah'a karsi isyankâr davranarak anne ve babasini üzmekte, onlara itaât etmeyerek âhireti inkâr etmektedir. Bunun için de büyük bir sIkInti içine gömülüp bitkin bir duruma düsmektedir. "Onlar öyle kisilerdir ki yaptiklarinin en iyisini onlardan kabul ederiz ve onlarin kötülüklerinden vazgeçeriz. Onlar Cennet halkidirlar. Bu dünyada kendilerine va'dedilen dogru vaad'in gerçeklesmesidir." (16)

"Iste bunlar da kendilerine azap sözü gerekli olmus kimselerdir. Kendilerinden önce geçen cin ve insan topluluklari arasinda azabin içinde bulunacaklardir. Gerçekten onlar ziyana (hüsrana) ugrayanlardir." (18)

Bu kisim bir Kiyamet tablosuyla sona erip bu tablonun aci sonu gözler önüne serilmektedir.

"O kâfirler atese sunulduklari gün: (Kendilerine) denir ki: Dünya hayatinizda sizin için temiz olan her seyi harcadiniz, onlarin zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksiz yere büyüklük taslamanizdan ve dogru yolu terketmenizden dolayi bugün alçaltici bir azap ile cezalandirilacaksiniz. " (20).

Üçüncü bölümde ise, kendilerine gelen peygamberi ve ilâhi emir ve mesajlari reddettikleri için Âd kavminin baslarina gelen son derece aci ve elîm âkibeti dile getirmektedir. Kendileri hayat ve mutluluk bekledikleri rüzgârdan, öldürücü ve yok edici bir azap görünce nasil perisan olduklari anlatilmaktadir .

"Onu vadilerine dogru yayilan bir bulut seklinde görünce dediler ki: "Bu bize yagmur yagdiracak bir buluttur. " Hayir o, acele beklediginiz seydir. Acikli azabi getiren rüzgârdir. Rabbinin emriyle her seyi yikar, mahveder. Derken onlar öyle bir hale geldiler ki evlerinden baska bir sey görünmez oldu (her sey yok oldu). iste biz suç isleyen toplumu böyle cezalandiririz. " (24-25)

Bu ayetlerle Kur'an'in muhatabi olan o günün Mekkeli müsrikleri ile Kiyamet'e kadar gelip geçecek bütün inkârci ve Allah'in emirlerini reddeden kimselere Âd kavminin durumu anlatilarak aci sonlarinin nasil oldugu hatirlatilmaktadir. "Bilin ki onlari sizi yerlestirmedigimiz saglam yerlere yerlestirmistik. Ve kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermistik. Ne var ki bu kulaklari, gözleri ve kalpleri onlara bir fayda saglamadi. Çünkü Allah'in ayetlerini (emir ve hükümlerini) bile bile inkâr ediyorlardi. Alay ettikleri sey onlari mahvetti." (26) Bu kismin sonunda Mekkelilerin çevresinde bulunan kavimlerin basina gelenler hatirlatilarak, tapindiklari put ve tagûtlarin kendilerine yardim etmekten aciz olduklari, yalanlarinin ortaya çiktigi ifade edilmektedir. Böylece onlarin bu örneklerden etkilenip imâna gelmeleri için ikazda bulunulmaktadir . Dördüncü bölümde de cinlerden ve onlarin Kur'an'a karsi olan tavrindan söz edilmektedir. Nihayet sure:

"Görmezler mi ki gökleri ve yeri yaratan ve onlari yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kadirdir. Evet o her seye kadirdir" (33) mesajiyla sona ermektedir.

Ahmed AGIRAKÇA

Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi