IX- BÂTIL VE FÂSİT SA­TI­ŞIN HÜ­KÜM­LE­Rİ

 

A) Bâtıl ve Fâsit Te­rim­le­ri:

İba­det­ler ko­nu­sun­da “fâsit” ve “bâtıl” te­rim­le­ri­nin eş an­lam­da kul­la­nıl­dı­ğı­nı yu­ka­rı­da be­lirt­miş­tik. Na­maz­da rükû gi­bi bir far­zın ter­ke­dil­me­si ha­lin­de na­ma­zın fa­sit ol­du­ğu­nu söy­le­mek­le bâtıl ol­du­ğu­nu söy­le­mek eş an­lam­lı­dır. Her iki­si de na­ma­zın bo­zul­du­ğu­nu ve ye­ni baş­tan kıl­mak ge­rek­ti­ği­ni ifa­de eder. Bu ko­nu­da mez­hep­ler ara­sın­da bir gö­rüş ay­rı­lı­ğı yok­tur.

An­cak alış-ve­riş, ki­ra, ev­len­me, bo­şan­ma gi­bi gün­lük muâmelelerde Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlerin or­tak gö­rü­şü­ne gö­re fâsitle bâtıl eş an­lam­lı­dır. Meselâ; sa­tış bâtıl ve­ya fâsit ol­du de­mek ay­nı an­la­ma ge­lir.

Ha­ne­fi­le­re gö­re ise muâmelelerde fâsit ve bâtıl fark­lı an­lam­lar­da kul­la­nı­lır. Fa­sit, bir ak­din bi­lin­mez­lik yö­nü­nün bu­lun­ma­sı gi­bi bir ne­den­le, ek­sik­lik­ten do­la­yı al­dı­ğı bir isim­dir. Bu ek­sik­li­ğin gi­de­ril­me­siy­le sa­tış sa­hih ha­le ge­le­bi­le­ce­ği gi­bi, sa­tı­lan şe­yin alı­cı­ya tes­li­mi ile mül­ki­yet ona ge­çer ve sa­tı­la­nın tü­ke­til­me­si, de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­ma­sı, baş­ka­sı­na sa­tıl­ma­sı, ba­ğış­lan­ma­sı gi­bi ne­den­ler­le fe­sih ih­ti­ma­li­nin kal­ma­ma­sı ha­lin­de sa­tış ke­sin­le­şir. Bu du­rum­da alı­cı, ma­lın mislî mal­lar­dan ise mis­li­ni, kıyemî mal­lar­dan ise ra­yiç de­ğe­ri­ni borç­lan­mış olur.

Bir akit­te­ki ek­sik­lik ana un­sur­lar­da olur ve gi­de­ri­le­me­ye­cek öl­çü­de güç­lü bu­lu­nur­sa akit bâtıl olur. Kü­çük ço­cu­ğun ve­ya akıl has­ta­sı­nın yap­tı­ğı sa­tış ile; kan, do­muz eti ve şa­rap sa­tı­şı gi­bi İslâm’ın açık ola­rak ya­sak­la­dı­ğı sa­tış tür­le­ri bâtıl kap­sa­mı­na gi­rer.

Bâtıl sa­tış ak­di hiç bir hukûkî so­nuç mey­da­na ge­tir­mez. Meselâ; sa­tı­lan mal ve­ya pa­ra­nın mül­ki­ye­ti kar­şı ta­ra­fa geç­mez. Sa­tı­lan mal alı­cı­ya tes­lim edil­miş­se onun elin­de emânet hü­küm­le­ri­ne ta­bi olur. Ma­la ka­sıt­lı ola­rak za­rar ve­rir­se, mislî mal­lar­da mis­li ile, kıyemîlerde ise de­ğe­ri ile taz­min et­me­si ge­re­kir. Ka­sıt, ku­sur ve­ya ih­ma­li ol­mak­sı­zın mey­da­na ge­le­cek za­rar­lar­dan ise alı­cı so­rum­lu de­ğil­dir. Me­cel­le’nin 370. mad­de­sin­de şöy­le de­ni­lir: “Ba­tıl sa­tış as­la hü­küm ifa­de et­mez. Bu­na gö­re; bâtıl sa­tış­ta alı­cı sa­tı­cı­nın iz­niy­le, sa­tı­la­nı kab­ze­din­ce sa­tı­lan mal alı­cı ya­nın­da emânet sa­yı­lır. Bu yüz­den mal, ka­sıt­sız ola­rak te­lef ol­sa alı­cı­nın taz­min et­me­si ge­rek­mez.”

Fa­sit sa­tım ak­di ise, gi­de­ril­me­si ve­ya ta­mam­lan­ma­sı müm­kün olan bir ek­sik­lik­le ya­pı­lan bir sa­tış tü­rü ol­du­ğu için İslâm’da bu­na ba­zı so­nuç­lar bağ­lan­mış­tır. Bu yüz­den fa­sit sa­tış, sa­tı­la­nın mis­li ve­ya de­ğe­ri kar­şı­lı­ğın­da ya­pıl­mış sa­yı­lır. Bu­ra­da ta­raf­la­rın kar­şı­lık­lı rı­za ile be­lir­le­dik­le­ri sa­tış be­de­li­ne (musemmâ se­men) iti­bar edil­mez.

Meselâ; sa­tı­cı ve alı­cı on mil­yon li­ra üze­rin­de an­laş­mış ol­sa­lar, an­cak bi­lir­ki­şi ma­la se­kiz mil­yon li­ra de­ğer be­lir­le­se, alı­cı bu se­kiz mil­yo­nu öde­mek­le yü­küm­lü olur. Ki­mi za­man bu­nun ter­si de ola­bi­lir, ya­ni bi­lir­ki­şi­nin be­lir­le­ye­ce­ği de­ğer, kar­şı­lık­lı rı­za ile be­lir­le­nen­den yük­sek de bu­lu­na­bi­lir.

Sa­tı­lan mal­da kabz­la (tes­lim) alı­cı­nın mülk hak­kı do­ğar. Çün­kü sa­tış be­de­li­nin şa­rap gi­bi baş­ka din­ler­de de­ğer­li olan bir mal cin­sin­den be­lir­len­me­si, sa­tı­şa fa­sit bir şar­tın gir­me­si ve­ya sa­tış be­de­lin­de ya da va­de sü­re­sin­de be­lir­siz­lik bu­lun­ma­sı her ne ka­dar sa­tış­ta bir ek­sik­lik ise de, bu­ra­da ta­raf­la­rın ama­cı­nın sa­tış ol­du­ğun­da şüp­he yok­tur. Bu yüz­den sa­tış, ma­lın de­ğe­ri üze­rin­den mey­da­na gel­miş sa­yı­lır. Çün­kü de­ğer, alış-ve­riş­ler­de ger­çek kar­şı­lık­tır. Fâsit sa­tış­ta sa­tı­lan mal alı­cı­nın elin­de mislî (stan­dart) mal­lar­dan ise de­ğe­ri ile taz­mi­ne bağ­lı bu­lu­nur.

Sa­tış­ta­ki fe­sa­dın ke­sin­leş­me­me­si için kabz­dan ön­ce alı­cı­nın mal­da mül­ki­yet hak­kı sa­bit ol­maz. Çün­kü kabz­dan ön­ce mülk hak­kı ka­bul edi­lir­se, ma­lın da sa­tış be­de­li­nin de tes­li­mi ge­re­kir. Bu tak­dir­de fe­sat ger­çek­le­şir. Hal­bu­ki şer’an sa­tış ak­di bo­zu­la­rak bu fe­sa­dın kal­dı­rıl­ma­sı esas­tır. an­cak bu­na rağ­men ta­raf­lar sa­tı­şı ger­çek­leş­tir­miş olur­lar­sa bu­na aşa­ğı­da açık­la­ya­ca­ğı­mız hü­küm­ler ge­re­kir.333

Ço­ğun­luk fa­kih­le­re gö­re fâsit ile bâtıl eş an­lam­da kul­la­nıl­dı­ğı için bu gi­bi sa­tış­lar ge­çer­li ol­ma­yıp, mülk de ifa­de et­mez. Bun­lar­da alı­cı­nın ma­lı tes­lim al­ma­sı da so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. Meşrû ol­ma­yan bir yol­la mül­ki­yet hak­kı doğ­maz. Çün­kü fa­sit sa­tı­şın ya­sak­lan­ma­sı meşrû ol­ma­ma­yı ge­rek­ti­rir. Meşrû ol­ma­yan bir akit de şer’î bir hü­küm ifa­de et­mez.334

 

  B) Fâsit Sa­tış­ta Mül­ki­ye­tin Alı­cı­ya Geç­me­si­nin Şart­la­rı:

 

  1. Ma­lın alı­cı ta­ra­fın­dan kab­ze­dil­miş ol­ma­sı:

Kabz­dan ön­ce mül­ki­yet hak­kı sa­bit ol­maz. Çün­kü akit­te bu­lu­nan fe­sa­dı kal­dır­mak için sa­tı­şı fes­het­mek ge­re­kir. Sa­tı­lan ma­lın tes­lim edil­me­si ise bu fe­sa­dı ke­sin­leş­ti­rir.

 

  2. Kab­zın, sa­tı­cı­nın iz­ni ile ol­ma­sı:

Eğer alı­cı ma­lı, sa­tı­cı­dan izin­siz ola­rak kab­zet­miş olur­sa mülk sa­bit ol­maz. Meselâ; va­de be­lir­len­me­den ya­pı­lan ve­re­si­ye bir sa­tış­ta, sa­tı­cı ma­lın tes­li­mi­ne izin ver­me­miş olur ve alı­cı bu­na rağ­men ma­lı tes­lim alır­sa bu ma­la mâlik ola­maz.

 

  3. Kab­za do­lay­lı izin sa­yı­lan du­rum­lar:

Fâsit bir sa­tış­ta sa­tı­cı ma­lın tes­li­mi­ni ya­sak­la­ma­mış olur, fa­kat açık bir şe­kil­de izin de ver­me­miş bu­lu­nur­sa alı­cı akit mec­li­sin­de sa­tı­cı­nın önün­de ma­lı tes­lim alır­sa, Hanefîlerden meş­hur ri­va­yet­te mülk sa­bit ol­maz. İmam Mu­ham­med ak­si gö­rüş­te­dir. Ona gö­re böy­le bir du­rum­da sa­tı­cı­nın sus­ma­sı do­lay­lı izin sa­yı­lır. Ni­te­kim ken­di­si­ne bir mal ba­ğış­la­nan kim­se ba­ğış­la­ya­nın gö­zü önün­de ma­lı tes­lim al­sa, eğer ba­ğış­la­yan en­gel­le­me­miş­se bu kabz ge­çer­li olur. Çün­kü sa­tı­şın kap­sa­mın­da do­lay­lı yol­dan ma­lı tes­li­me yet­ki ver­me de var­dır. el-Mergînânî (ö.593/1197) fa­sit sa­tım ak­din­de ma­lın akit mec­li­sin­de kab­zı gi­bi sa­tı­cı­nın do­lay­lı iz­ni­nin de is­tih­san pren­si­bi­ne gö­re ye­ter­li ola­ca­ğı­nı ve sağ­lam gö­rü­şün bu ol­du­ğu­nu be­lirt­miş­tir.335  An­cak fa­sit sa­tış­ta kabz için sa­tı­cı­nın do­lay­lı iz­ni­nin ye­ter­li ol­ma­dı­ğı­nı, bu­nun ba­ğış ko­nu­su­na kı­yas ya­pıl­ma­sı­nın doğ­ru bu­lun­ma­dı­ğı­nı, çün­kü ba­ğış­ta kab­za en­gel şer’î bir du­ru­mun söz ko­nu­su ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen­ler de ol­muş­tur.336

 

  C) Fâsit Bir Yol­la Sa­tın Alı­nan Şey­de Ta­sar­ruf:

Fâsit sa­tım ak­di­nin ta­raf­lar­ca fes­he­dil­me­si ve­ya ek­sik­li­ğin gi­de­ri­le­rek ge­çer­li ha­le ge­ti­ril­me­si ge­re­kir. An­cak bu ya­pıl­ma­yıp da alı­cı sa­tı­cı­nın iz­ni ile ma­lı tes­lim al­mış olur­sa, ar­tık bu mal üze­rin­de­ki sa­tış, ba­ğış, sa­da­ka, ki­ra ve re­hin gibi ta­sar­ruf­la­rı ge­çer­li olur. Çün­kü bu ta­sar­ruf­lar ha­ram­dan ya­rar­lan­ma hak­kı­nı so­na er­di­rir. Bu­nun­la bir­lik­te Hanefîlere gö­re böy­le ta­sar­ruf­lar mek­ruh­tur. Çün­kü İslâm’ın hak­kı olan fes­he en­gel ol­muş bu­lu­nur.

An­cak fa­sit yol­la sa­tın alı­nan mal­da an­laş­maz­lık gi­de­ri­lin­ce­ye ka­dar alı­cı için ye­me, iç­me, giy­me, bin­me, nak­li­ye ve otur­ma gi­bi biz­zat ya­rar­lan­ma mü­bah ol­maz. Çün­kü fa­sit sa­tış­la sa­bit olan mülk habîs (te­miz ol­ma­yan) bir mülk­tür. Habîs mülk ise mut­lak ola­rak ya­rar­lan­ma hak­kı­nı ifa­de et­mez. Hanefîlerde sağ­lam olan gö­rüş bu­dur.337

 

  D) Fâsit Sa­tış­ta Fe­sih Hak­kı­nı Dü­şü­ren Du­rum­lar:

Fâsit sa­tış­ta alı­cı için sa­bit olan mül­ki­yet hak­kı bağ­la­yı­cı ol­ma­yan bir mülk­tür. Bu yüz­den ta­raf­lar­dan her­bi­ri için kabz­dan ön­ce, di­ğe­ri­nin rı­za­sı ol­mak­sı­zın sa­tı­şı fe­sih hak­kı var­dır. Bu­ra­da fe­sa­dın çe­şi­di so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. An­cak kabz­dan son­ra yal­nız sa­tış be­de­li ile il­gi­li olan fe­sat ta­raf­la­ra fe­sih hak­kı ve­rir. Sa­tış be­de­li­nin şa­rap ve­ya do­muz eti ola­rak be­lir­len­me­si gi­bi.

Sa­tı­şın fa­sit ol­ma­sı ta­raf­lar­dan bi­ri­si­ne ek ya­rar sağ­la­mak ve­ya ve­re­si­ye sa­tış­ta va­de­yi be­lir­le­me­mek gi­bi sa­tış be­de­li dı­şın­da bir se­be­be da­ya­nı­yor­sa Ebu Ha­ni­fe ve Ebu Yu­suf’a gö­re kabz­dan son­ra sa­tı­cı ve alı­cı­dan her­bi­ri için fe­sih hak­kı bu­lu­nur. Çün­kü sa­tış te­mel­de bağ­la­yı­cı de­ğil­dir. İmam Mu­ham­med’e gö­re, yal­nız le­hi­ne ek ya­rar­lan­ma şart ko­şu­lan ta­ra­fın fe­sih hak­kı bu­lu­nur. Çün­kü o, sa­tı­şı fa­sit kı­lan ne­de­ni or­ta­dan kal­dı­ra­rak sa­tı­şı dü­zelt­me gü­cü­ne sa­hip­tir.338

Eğer alı­cı, sa­tış, ba­ğış gi­bi her yön­den mül­ki­yet hak­kı­nı or­ta­dan kal­dı­ran bir ta­sar­ruf­ta bu­lun­muş­sa, ar­tık fa­sit sa­tış fes­he­di­le­mez. Bu du­rum­da alı­cı­nın ma­lın de­ğe­ri­ni ve­ya mis­li­ni öde­me­si ge­re­kir. Çün­kü onun bu­ra­da­ki sa­tış ve­ya ba­ğış ta­sar­ru­fu yü­rür­lük ka­za­nır.

Alı­cı­nın mal üze­rin­de­ki ta­sar­ru­fu ki­ra ak­di gi­bi fes­he el­ve­riş­li olan bir akit­se, bu du­rum­da fâsit sa­tı­şı fes­het­mek müm­kün olur. Meselâ; bir kim­se bir gay­ri men­ku­lü va­de be­lir­le­mek­si­zin ve­re­si­ye sa­tın al­sa ve ki­ra­ya ver­se, sa­tı­cı ile alı­cı ara­sın­da va­de ko­nu­sun­da an­laş­maz­lık çı­kar­sa bu gay­ri men­ku­lün ön­ce­ki mâliki (sa­tı­cı) ön­ce ki­ra söz­leş­me­si­ni fes­he­der, da­ha son­ra fe­sat ne­de­niy­le sa­tı­şı feshe­der. Çün­kü her ne ka­dar ki­ra söz­leş­me­si bağ­la­yı­cı bir akit ise de,  bu  ba­zı özür­ler ne­de­niy­le fes­he­di­le­bi­lir. As­lın­da fe­sa­dı or­ta­dan kal­dır­mak­tan da­ha güç­lü bir özür ola­maz.

Fâsit sa­tış­ta, sa­tı­cı ve alı­cı­nın sa­hip ol­du­ğu fe­sih hak­kı mi­ras yo­luy­la ge­çer. Meselâ; bir kim­se ol­gun­laş­ma­mış mey­ve­le­ri bir ay da­ha da­lın­da kal­mak şar­tıy­la top­tan sat­sa, üç gün son­ra da ve­fat et­se, bah­çe sa­hi­bi­nin mi­ras­çı­la­rı bu sa­tı­şı boz­ma hak­kı­na sa­hip ol­du­ğu gi­bi, sa­tın alan ölür­se onun mi­ras­çı­la­rı da ay­nı hak­ka sa­hip olur­lar. Çün­kü mi­ras­çı fe­sih hak­kı ko­nu­sun­da mi­ras bı­ra­ka­nın ye­ri­ne ge­çer.

Fâsit sa­tış­la alı­nan bir mal alı­cı­nın elin­de te­lef ol­sa ve­ya alı­cı bu­nu ken­di­si te­lef et­se ar­tık fe­sih hak­kı kul­la­nı­la­maz.

Yi­ne sa­tı­lan şey bir ev olup ta­mir olun­mak ve­ya ar­sa olup  üze­ri­ne ağaç di­kil­mek gi­bi bir yol­la alı­cı ta­ra­fın­dan ma­la bir şey ila­ve edil­se ya­hut sa­tı­lan şey buğ­day olup da öğü­tü­le­rek un ha­li­ne ge­ti­ril­mek su­re­tiy­le adı de­ğiş­se ar­tık fe­sih hak­kı kal­maz.

Fa­sit bir sa­tış fesh olu­nun­ca eğer sa­tı­cı, sa­tış be­de­li­ni kab­zet­miş ise onu alı­cı­ya ge­ri ve­rin­ce­ye ka­dar, alı­cı­nın ma­lı hap­set­me­ğe hak­kı var­dır.

Yu­ka­rı­da­ki bü­tün du­rum­lar­da sa­tı­cı ve­ya fa­sit bir sa­tı­şı fes­het­ti­ği tak­dir­de sa­tı­lan mal eğer mev­cut­sa ay­nen ge­ri ve­ri­lir. Eğer te­lef edil­miş ve­ya ge­ri alı­na­ma­ya­cak şe­kil­de baş­ka­sı­na tem­lik edil­miş ya da ge­ri ver­me­ye en­gel bir ilâve ya­pıl­mış­sa, alı­cı­nın, mal stan­dart mal­lar­dan ise mis­li­ni, kıyemî mal­lar­dan­sa kabz gü­nün­de­ki de­ğe­ri­ni sa­tı­cı­ya taz­min et­me­si ge­re­kir.339