III- AŞI­RI VE­YA FÂHİŞ Fİ­YAT

 

A) Fâhiş Ve­ya Ye­sir Gabn (Çok ve­ya Az Al­dan­ma):

Gabn; alış-ve­riş­te al­dat­mak, ek­sik ver­mek, sak­la­mak, giz­le­mek, far­kı­na var­ma­mak gi­bi an­lam­la­ra ge­lir. Bir fı­kıh te­ri­mi ola­rak gabn; alış-ve­riş­ler­de, ma­lın nor­mal de­ğe­ri­nin üs­tün­de ve­ya al­tın­da ol­mak üze­re be­del­ler ara­sın­da­ki eşit­siz­li­ği ifa­de eder. İslâm'da kâr için bel­li bir sı­nır ko­nul­ma­mak­la bir­lik­te alış-ve­riş­ler­de ya­lan, hi­le, sa­tı­lan ma­lın ayı­bı­nı giz­le­me, ma­lı ken­di­sin­de bu­lun­ma­yan ni­te­lik­le öv­me ya­sak­lan­mış­tır. Böy­le­ce alış-ve­riş ya­pan­la­rın hi­le­li yol­lar­la bir­bi­ri­ni al­dat­ma­sı ve bu yol­la ma­lın çok yük­sek ve­ya çok dü­şük fi­yat­lar­la sa­tıl­ma­sı meşrû gö­rül­me­miş­tir.

Al­la­hu Teâlâ şöy­le bu­yu­rur: “Ey iman eden­ler! Bir­bi­ri­ni­zin mal­la­rı­nı ha­ram se­bep­ler­le ye­me­yin. Me­ğer ki o mal­lar, siz­den kar­şı­lık­lı rı­za­ya da­ya­nan bir ti­ca­ret ma­lı ola.”19 Bu­ra­da ti­ca­ret bir be­del kar­şı­lı­ğın­da ya­pı­lan bü­tün muâmeleleri kap­sa­mı­na alır. An­cak bâtıl yol­la baş­ka­sı­nın ma­lı­nı ye­me ya­sak­lan­mış­tır. Bu­na gö­re, be­de­lin fa­iz olu­şu, meç­hul bı­ra­kıl­ma­sı ve­ya şa­rap, do­muz eti gi­bi meşrû olma­yan şey­le­rin be­del kı­lın­ma­sı gi­bi du­rum­lar ti­ca­ret sa­yıl­mak­la bir­lik­te meşrû ol­maz.20

Baş­ka âyetlerde şöy­le bu­yu­ru­lur: “On­lar Al­lah'ı ve mü­min­le­ri al­dat­ma­ya ça­lı­şır­lar, hal­bu­ki yal­nız ken­di­le­ri­ni al­da­tır­lar da far­kın­da ol­maz­lar.”21 “Öl­çü ve tar­tı­da hi­le ya­pan­la­rın vay ha­li­ne! On­lar in­san­lar­dan bir şey öl­çüp al­dık­la­rı za­man öl­çü­yü tam ya­par­lar. Ken­di­le­ri on­la­ra bir şey ölç­tük­le­ri ve­ya tart­tık­la­rı za­man ek­sik ya­par­lar.”22 “Tar­tı­da taş­kın­lık ya­pıp, den­ge­yi boz­ma­yın, tar­tı­yı ada­let­le ya­pın, te­ra­zi­de ek­sik­lik yap­ma­yın.”23

Enes b. Mâlik (r.a.)ten ri­va­ye­te gö­re, as­hab-ı ki­ram­dan Hab­ban b. Mün­kız (r.a.) alış-ve­riş­le­rin­de al­da­tı­lı­yor­du. Hz. Pey­gam­ber ken­di­si­ne şu tav­si­ye­de bu­lun­muş­tur: “Alış-ve­riş yap­tı­ğın za­man şöy­le de: Al­dat­ma yok ve be­nim için üç gün mu­hay­yer­lik hak­kı var­dır.”24

Ebû Hü­rey­re (r.a.)ten ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re Hz. Pey­gam­ber (s.a.) bir gün pa­zar ye­rin­den ge­çer­ken, eli­ni bir zahîre yı­ğı­nı­nın içi­ne sok­muş, al­tı­nın ıs­lak ol­du­ğu­nu gö­rün­ce sa­tı­cı­ya se­be­bi­ni sor­muş­tur. Sa­tı­cı ya­ğan yağ­mu­run ıs­lat­tı­ğı­nı bil­di­rin­ce, Al­lah'ın el­çi­si şöy­le bu­yur­muş­tur: “Bu ıs­lak­lı­ğı her­ke­sin gör­me­si için zahîrenin üze­ri­ne çı­kar­man ge­rek­mez miy­di? Hi­le ya­pan biz­den de­ğil­dir.”25 İmam en-Nevevî (ö. 676/1277) bu ha­di­sin son kıs­mı­nı şöy­le açık­la­mış­tır: “Hi­le ya­pan be­nim yo­lum­da gi­den­ler­den; ilim, amel ve yo­lu­ma uyan­lar­dan de­ğil­dir.” Di­ğer yan­dan İslâm'ın ilk yüz­yı­lın­da tâbiî müc­te­hit­le­rin­den Süf­yan b. Uyey­ne (ö. 198/813) gi­bi bil­gin­ler bu ha­di­si tef­sir et­me­yi uy­gun bul­ma­mış­lar ve tevîlden (uy­gun olan baş­ka bir an­la­ma ham­let­me yo­lu) çe­kin­miş­ler­dir.26

Gabn; fâhiş (çok al­dat­ma) ve yesîr (az al­dat­ma) ol­mak üze­re iki­ye ay­rı­lır. Fâhiş söz­cü­ğü, fu­huş mas­ta­rın­dan ism-i fa­il olup, kök an­la­mı; söz ve­ya işin çok çir­kin ol­ma­sı, had­di ve öl­çü­yü aş­mak, yüz kı­zar­tı­cı iş yap­mak de­mek­tir. böy­le­ce fâhiş fi­yat bir ma­lın nor­mal pi­ya­sa de­ğe­ri­nin çok üs­tün­de ve­ya al­tın­da sa­tıl­ma­sı­nı ifa­de eder. Çün­kü hak­sız ve öl­çü­süz ola­rak fi­yat yük­sel­ten kim­se in­san­la­rın mal­la­rı­nı hak­sız ye­miş ve on­la­rı Al­lah'ın mü­bah kıl­dı­ğı şey­ler­den mah­rum et­miş olur.

Yu­ka­rı­da da be­lirt­ti­ği­miz gi­bi islâm ke­sin bir kâr sı­nı­rı ge­tir­me­yin­ce, bel­li bir pi­ya­sa­da­ki fi­yat­la­rın es­nek­lik ala­nı için­de sa­tış ca­iz olur. Çok al­dat­ma, baş­ka bir ifa­dey­le fâhiş fi­yat nor­mal fi­ya­tın ne ka­dar üs­tü­ne çı­kı­lır­sa te­şek­kül eder? Fâhiş fi­ya­tın mik­ta­rı­nı ve ke­sin ola­rak öl­çü­sü­nü be­lir­le­yen bir âyet ve­ya ha­dis yok­tur. Ko­nu ge­nel esas­la­ra ve tüc­car ör­fü­ne da­ya­na­rak ic­ti­hat­la çö­züm­le­nir. Ha­ne­fi­lerin yay­gın ta­ri­fi­ne gö­re fâhiş gabn; her­han­gi bir ma­lı o ma­lın fi­ya­tı hak­kın­da bi­lir­ki­şi­le­rin be­lir­le­ye­ce­ği fi­yat­tan ol­duk­ça faz­la bir fi­yat­la sat­ma ve­ya bu öl­çü­de dü­şük bir fi­yat­la sa­tın al­ma­dır. Yesîr gabn ise; bu de­re­ce yük­sek ve­ya dü­şük ol­ma­yan, in­san­la­rın al­dan­ma say­mak­la bir­lik­te mü­sa­ma­ha ile kar­şı­la­dık­la­rı bir be­del­le sa­tış yap­mak­tır. Bu­na gö­re, meselâ, bir mal 900 bin li­ra ile bir mil­yon li­ra ara­sın­da pe­şin sa­tı­lı­yor­sa, ma­lın nor­mal pi­ya­sa de­ğe­ri bu­dur. Bu ala­nın dı­şı­na çı­kı­lın­ca gabn ha­li baş­lar ve nis­bet yük­sel­dik­çe de so­rum­lu­luk ar­tar. An­cak bu faz­la­lı­ğın so­nuç mey­da­na ge­tir­me­si al­dat­ma­nın da bu­lun­ma­sı ha­lin­de söz ko­nu­su olur.27

Di­ğer yan­dan Belh fakîhlerinden Hanefî mez­he­bi­ne bağ­lı Nu­sayr b. Yah­ya (ö. 268/881), sa­tım ak­di­ne ko­nu olan mal­la­rın az ve­ya çok ta­sar­ru­fa uğ­ra­ma­la­rı­nı göz önü­ne ala­rak fâhiş gab­ni; gay­ri men­kul­ler­de % 20, hay­van­lar­da % 10 ve men­kul eş­ya­da % 5 ola­rak sı­nır­la­mış ve pi­ya­sa fi­ya­tı aşı­la­rak bu oran­la­rın üs­tün­de bir fi­yat­la sa­tı­şın fâhiş ga­bin de­re­ce­sin­de ol­du­ğu­nu be­lirt­miş­tir.28 Os­man­lı­lar­da bu oran­lar Me­cel­le'nin 165'nci mad­de­siy­le ka­nun­laş­tı­rıl­mış­tır. Mad­de­nin sa­de­leş­miş şek­li şöy­le­dir: “Fa­hiş ga­bin; men­kul mal­lar­da yir­mi­de bir, hay­van­lar­da on­da bir ve gay­ri men­kul­ler­de beş­te bir mik­ta­rı ve da­ha çok al­dan­mak­tır.”

Bu oran­lar uy­gu­la­ma ile il­gi­li­dir. Gün­lük ha­yat­ta çok­ca ya­pı­lan alış-ve­riş­ler­de al­dan­ma ih­ti­ma­li aza­lır­ken, nâdir ola­rak ya­pı­lan­lar­da ço­ğa­lır. Bu yüz­den Ali Hay­dar Efen­di (ö.1355/1936) bir­den faz­la pa­ra çe­şi­di­nin te­da­vül­de bu­lun­du­ğu bir pi­ya­sa­da pa­ra mü­ba­de­le­sin­de fâhiş ga­bin ora­nı­nı % 2,5 ola­rak be­lir­le­miş­tir. Çün­kü çok sık ya­pı­lan muâmeleler fi­yat­la­rın ha­tır­da kal­ma­sı­nı sağ­lar ve al­dan­ma­lar da­ha az olur.29

Yu­ka­rı­da be­lir­le­nen oran­la­rın al­tın­da, pi­ya­sa fi­ya­tı dı­şı­na çık­ma­lar ise “ye­sir gabn” ni­te­li­ğin­de olup, bu mü­sa­ma­ha ile kar­şı­lan­mış­tır.

İmam Mâlik'e (ö. 179/795) gö­re fâhiş gabn te­ri­miy­le ifa­de edi­len çok al­dan­ma, ma­lın de­ğe­ri­nin üç­te bi­rin­den da­ha yük­sek bir fi­yat­la sa­tış yap­mak­tır. Bu öl­çü­de dü­şük fi­yat­la sa­tış yap­mak da ay­nı ni­te­lik­te­dir.30 Da­yan­dık­la­rı de­lil Hz. Ebu Be­kir’in uy­gu­la­ma­sı­dır. Ebu Be­kir (r.a) ha­li­fe iken va­li­le­ri­ne yap­tı­ğı bil­di­rim­de fa­hiş gabn nis­be­ti­ni üç­te bir ola­rak be­lir­le­miş­tir. Da­ha son­ra Ma­li­ki­ler­de fa­hiş ga­bin ora­nı için bir ra­kam ver­mek ye­ri­ne şu ta­rif yay­gın­laş­mış­tır: “Gabn; bir ma­lın, de­ğe­rin­den açık, ya­ni gö­ze ba­tan bir şe­kil­de faz­la ve­ya ek­sik bir fi­yat­la sa­tıl­ma­sı­dır. Faz­la­lık ve­ya ek­sik­lik açık ol­du­ğu za­man fa­hiş gabn mey­da­na ge­lir.” 31

Han­be­li­ler­den bir kıs­mı, Ma­li­ki­ler gi­bi ma­lın de­ğe­ri­nin üç­te bi­rin­den faz­la bir fi­yat­la sa­tı­şı fa­hiş ga­bin sa­yar­ken, bir bö­lü­mü Ha­ne­fi­ler­le ay­nı gö­rüş­te­dir.32

So­nuç ola­rak, ka­na­a­tı­mız­ca İslâm’ın aşı­rı sa­yı­lan kârın mik­ta­rı ko­nu­sun­da ke­sin bir sı­nır ge­tir­me­yi­şi­nin ama­cı, nis­bet­le­rin tes­bi­ti­ni bel­de­le­rin örf­le­ri­ne bı­rak­mak için­dir. Mez­hep müc­te­hid­le­ri­nin bir­bi­rin­den fark­lı tes­bit­ler yap­ma­la­rı da bu­nu gös­te­rir. Ger­çek­ten eko­no­mik ba­kım­dan kal­kın­mış, pa­ra­nın de­ğe­ri­ni ko­ru­ma­yı, hat­ta sü­rek­li ola­rak yük­selt­me­yi ba­şar­mış olan ül­ke­ler­de fi­yat­lar ço­ğu za­man is­tik­rar­lı­dır. Top­lum böy­le bir eko­no­mi­de, uzun sü­re, ba­zan yıl­lar­ca ay­nı dü­zey­de ka­lan pi­ya­sa fi­yat­la­rı­nın dı­şı­na çı­kıl­ma­sı­na ra­zı ol­maz. Fa­kat pa­ra­nın sık sık de­ğer kay­bet­ti­ği ve eş­ya fi­yat­la­rı­nın sü­rek­li ola­rak art­tı­ğı bir eko­no­mi­de, in­san­lar fi­yat de­ği­şik­lik­le­ri­ne alı­şır­lar; bu yüz­den me­se­la; %5 olan men­kul eş­ya fa­hiş gabn ora­nı öne­mi­ni kay­be­de­bi­lir. Çün­kü 90 bin li­ra ile 100 bin li­ra ara­sın­da sa­tıl­mak­ta olan bir ma­lın, meselâ 106 bin li­ra­ya sa­tıl­mış ol­ma­sı top­lum ta­ra­fın­dan önem­sen­me­yen bir al­dan­ma sa­yı­la­bi­lir. Çün­kü sık sık fi­yat de­ği­şik­lik­le­ri top­lum­da alış­kan­lık mey­da­na ge­ti­rir. Hal­bu­ki yıl­lar­ca 100 bin li­ra do­lay­la­rın­da sa­tılan bir ma­lın is­tik­rar­lı bir pi­ya­sa­da bir­den 106 bin li­ra­ya yük­sel­me­si dik­ka­ti çe­ker ve in­san­la­rın ra­zı ola­ma­ya­ca­ğı “aşı­rı kâr” ora­nı­nı oluş­tu­ra­bi­lir.

Di­ğer yan­dan pi­ya­sa fi­ya­tı ve­ya ra­yiç be­del ko­nu­sun­da ken­di ba­şı­na özel­li­ği olan ve pi­ya­sa oluş­tu­ran bel­de, şe­hir, ka­sa­ba, köy ve­ya bir şeh­rin fark­lı pi­ya­sa özel­lik­le­ri bu­lu­nan çar­şı, pa­zar, semt, ga­le­ri, sü­per­mar­ket­ler, hal, bor­sa ve ben­ze­ri pi­ya­sa­lar ken­di için­de de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. Çün­kü bir mal iş­por­ta­cı­la­rın ve­ya dü­şük ki­ra öde­yen ba­ra­ka­la­rın yay­gın ol­du­ğu bir pa­zar­da ucuz fi­yat­la sa­tı­lır­ken, ay­nı mal var­lık­lı ke­si­min alış-ve­riş yap­tı­ğı, yük­sek ki­ra­la­rın öden­di­ği ma­ğa­za ve kon­fek­si­yon­cu­lar­da dik­ka­ti çe­ke­cek öl­çü­de pa­ha­lı ola­bi­lir. Böy­le bir semt­te ti­ca­ret ya­pan es­naf ve tüc­ca­rın ma­li­yet mas­raf­la­rı­nın da yük­sek ol­du­ğu açık­tır.

Pe­şin sa­tış­lar­la va­de­li sa­tış­la­rı da ken­di için­de de­ğer­len­dir­me­li­dir. Çün­kü va­de­li sa­tış­ta kâr ora­nı­nın yük­sek tu­tul­du­ğu bi­lin­mek­te­dir. Bu va­de far­kı­na önem­li öl­çü­de yük­sek enf­las­yo­nun se­bep ol­du­ğu da bir ger­çek­tir. Çün­kü al­tın ve­ya enf­las­yo­na uğ­ra­ma­yan bir dö­viz­le ya­pı­lan va­de­li sa­tış ve­ya ki­ra söz­leş­me­le­rin­de bir far­kın ve za­man için­de bir zam­mın is­ten­me­me­si bu­nu gös­ter­mek­te­dir (bk. “Ve­re­si­ye Sa­tış­lar”).

Aşa­ğı­da aşı­rı kârın sa­tım ak­di­ne et­ki­si­ni be­lir­le­me­ye ça­lı­şa­ca­ğız.



         B) Em­sal Fi­yat­la­rın Dı­şı­na Çık­ma­nın Sa­tım Ak­di­ne Et­ki­si:

  1. Az al­dan­ma (Ye­sir gabn) ha­lin­de:

Nor­mal pi­ya­sa fi­ya­tı­nın üs­tü­ne çık­mak­la bir­lik­te fa­hiş ga­bin öl­çü­sü­ne varma­yan bir fi­yat­la sa­tı­şa ye­sir ga­bin de­nir. Bu faz­la­lı­ğın sa­tım ak­di­ne bir et­ki­si ol­maz ve ak­di fes­het­me hak­kı doğ­maz. Çün­kü bun­dan sa­kın­mak güç olup, gün­lük ha­yat­ta top­lum bu oran­da­ki fi­yat faz­la­lık­la­rı­nı hoş­gö­rü ile kar­şı­lar.

Bu­nun­la bir­lik­te Ha­ne­fi­le­re gö­re, mal ka­çır­ma ve­ya yol­suz­luk töh­me­tin­den kur­tul­mak için aşa­ğı­da­ki du­rum­lar­da ye­sir ga­bin (az al­dat­ma) yü­zün­den sa­tım ak­di fes­he­di­le­bi­lir.

a) Ser­ve­ti bor­cu­nu kar­şı­la­ma­yan borç­lu­nun ta­sar­ru­fu:

Bor­ca ba­tık olan kim­se­nin ba­ğış, va­kıf gi­bi be­del­siz ta­sar­ruf­la­rı ile ken­di ma­lı­nı ye­sir ga­bin öl­çü­sün­de dü­şük fi­yat­la sat­ma­sı ve­ya bu öl­çü­de pa­ha­lı mal sa­tın al­ma­sı ha­lin­de bü­tün bu mu­a­me­le­le­rin yü­rür­lük ka­zan­ma­sı ala­cak­lı­la­rın ica­ze­ti­ne bağ­lı­dır. An­cak alış-ve­riş­te ga­bin du­ru­mu kal­dı­rı­lır ve ek­sik­lik ta­mam­la­nır­sa mu­a­me­le ge­çer­li­lik ka­za­nır.

b) Ölüm has­ta­sı­nın ta­sar­ru­fu:

Ölüm has­ta­sı az al­dan­ma ile mal sat­sa ve­ya sa­tın al­sa, ala­cak­lı­la­rın ve­ya ölü­mün­den son­ra mi­ras­çı­la­rı­nın bu alış-ve­ri­şin fes­hi­ni is­te­me hak­kı bu­lu­nur.

c) Ye­ti­min ma­lın­da ta­sar­ruf:

Bir ye­ti­min ma­lı­nı ida­re eden vasî, onun ma­lı­nı ken­di oğ­lu ve­ya ka­rı­sı gi­bi le­hi­ne şa­hit­lik yap­ma­sı ca­iz ol­ma­ya­cak de­re­ce­de ya­kı­nı olan kim­se­le­re az al­dan­ma ile sat­sa, bu sa­tım ak­di ge­çer­li ol­maz.33

         2. Aşı­rı al­dan­ma (Fa­hiş gabn) ha­lin­de:

Ha­ne­fi­le­re gö­re alış-ve­riş­te fa­hiş ga­bin öl­çü­sün­de aşı­rı yük­sek fi­yat­la sa­tış yap­ma­nın sa­tım ak­di­ni fes­he ne­den ol­ma­sı için hi­le (tağ­rir) ile bir­lik­te bu­lun­ma­sı ge­re­kir. Ak­si hal­de fa­hiş ga­bin tek ba­şı­na sa­tım ak­di­ni boz­ma hak­kı ver­mez. Tağ­rir; bir kim­se­yi söz, fi­il ve­ya dav­ra­nış­la­rıy­la et­ki­le­ye­rek, sa­tım ak­di­nin onun ya­ra­rı­na ol­du­ğu­nu tel­kin et­mek ve alı­cı­yı pi­ya­sa fi­ya­tı­nın dı­şın­da yük­sek bir be­del­le ma­lı al­ma­ya ve­ya o öl­çü­de dü­şük fi­yat­la mal sat­ma­ya ra­zı et­mek­tir.

Bu­na gö­re, sa­tım ak­di­nin fa­hiş ga­bin yü­zün­den fes­he­di­le­bil­me­si için şu iki şar­tın ger­çek­leş­me­si ge­re­kir:

a) Pi­ya­sa fi­ya­tı­nın üs­tün­de ve­ya al­tın­da fa­hiş ga­bin de­re­ce­sin­de bir                   be­del­le sa­tış ya­pıl­mış ol­ma­sı:

Bu be­de­lin in­san­la­rın ço­ğu ta­ra­fın­dan al­dan­ma sa­yı­la­cak öl­çü­de yük­sek ol­ma­sı ge­re­kir. Bu­nun, Me­cel­le’nin 165. mad­de­sin­de gay­ri men­kul­ler­de %20, hay­van­lar­da %10, men­kul eş­ya­da ise %5 ve da­ha faz­la nor­mal fi­yat­la­rın üs­tü­ne çık­ma ola­rak be­lir­len­di­ği­ni, an­cak bu oran­la­rın gü­nün şart­la­rı­na gö­re, çe­şit­li mal­la­rın özel­lik­le­ri dik­ka­te alı­na­rak ye­ni­den be­lir­le­ne­bi­le­ce­ği­ni yu­ka­rı­da açık­la­mış­tık. Ni­te­kim Ma­li­ki­ler be­de­li aşı­rı ha­le ge­ti­ren faz­la­lı­ğın, ma­lın de­ğe­ri­nin üç­te bi­ri­ni aş­ma­sı ha­lin­de fa­hiş gab­nin söz ko­nu­su ola­bi­le­ce­ği esa­sı­nı be­nim­se­miş­tir.

b) Hi­le ve al­dat­ma­nın bu­lun­ma­sı:

Fa­hiş gab­nin ya­lan ve hi­le ile bir­leş­me­si ha­lin­de sa­tım ak­di­ni fe­sih hak­kı do­ğar. Ta­raf­lar­dan bi­ri­si­nin ve­ya dellâl gi­bi üçün­cü bir şah­sın söz­le­ri­ne, ak­di yap­ma­ya sev­ke­di­ci ni­te­lik­te ya­lan ka­rış­tır­ma­sı fe­sih hak­kı­nın doğ­ma­sı için ye­ter­li­dir. Ya­lan ve hi­le bu­lu­nun­ca al­da­tı­lan ma­zur sa­yı­lır, çün­kü o sa­tı­şa al­dat­ma bu­lun­ma­ma­sı şar­tıy­la ra­zı ol­muş­tur. Meselâ; nay­lon ka­rı­şı­mı ku­ma­şı saf ipek di­ye­rek nor­mal fi­ya­tı­nın çok üs­tün­de bir fi­yat­la sat­mak gi­bi.34

Di­ğer yan­dan al­da­tı­la­nın, sa­tış sı­ra­sın­da al­da­tıl­dı­ğı­nı bil­me­me­si ve bu­na rı­za­sı­nın bu­lun­ma­ma­sı da ge­rek­li­dir. Eğer alı­cı du­ru­mu bi­le­rek ma­lı yük­sek fi­yat­la sa­tın al­mış­sa fe­sih hak­kı doğ­maz.

Sa­tı­şa ve­kil olan kim­se­nin de bir ta­kım esas­la­ra uy­ma­sı ge­re­kir.35 Me­cel­le’de bu ko­nu şöy­le dü­zen­len­miş­tir: “Vekâlet ve­ren eğer sa­tış be­de­li­ni be­lir­le­miş­se, ya­ni ‘şu fi­ya­ta sat’ de­miş­se, ve­kil bun­dan ek­si­ği­ne sa­ta­maz. Sa­tar­sa, sa­tım ak­di vekâlet ve­re­nin ica­ze­ti­ne bağ­lı ola­rak mey­da­na ge­lir. An­cak ve­kil ma­lı ken­di­li­ğin­den ek­sik be­del­le sa­tıp tes­lim et­miş olur­sa, mü­vek­kil bu ma­lı ona taz­min et­ti­re­bi­lir.” (Me­cel­le, Mad. 1495) “Sa­tı­şa ve­kil olan kim­se vekâlet ve­re­nin ma­lı­nı ken­di­si için al­sa, sa­tış ge­çer­li ol­maz.” (Me­cel­le, Mad, 1496) “Sa­tı­şa ve­kil olan kim­se, leh­le­rin­de şa­hit­lik ya­pa­ma­ya­ca­ğı ya­kın­la­rı­na mü­vek­ki­lin ma­lı­nı sa­ta­maz, an­cak de­ğe­rin­den yük­sek fi­yat­la sa­tar­sa, sa­tış ge­çer­li olur. Bir de, ve­ka­let ve­ren; “di­le­di­ğin kim­se­ye sat” di­ye ge­nel vekâlet ver­miş­se, bu tak­dir­de ve­ki­lin on­la­ra  da­hi ra­yiç be­del­le sat­ma­sı ca­iz olur.” (Me­cel­le, Mad. 149)

Mal sa­hi­bi, ma­lın ka­ça sa­tı­la­ca­ğı­nı be­lir­le­miş­se ve­kil bun­dan azı­na sa­ta­maz. Ve­kil be­lir­le­nen fi­ya­tın al­tın­da bir be­del­le sa­tar­sa, sa­tım ka­di mal sa­hi­bi­nin ica­ze­ti­ne bağ­lı ola­rak mey­da­na ge­lir. Bu du­rum­da ve­kil ma­lı mü­vek­ki­lin iz­ni ol­mak­sı­zın alı­cı­ya tes­lim eder­se, mü­vek­kil ona bu ma­lı taz­min et­ti­re­bi­lir.36

         3. Alı­cı­nın yük­sek fi­ya­ta bi­le­rek ra­zı ol­ma­sı:

Ya­lan ve hi­le ka­rış­ma­mak, alı­cı­yı et­ki al­tın­da bı­rak­ma­mak şar­tıy­la her­kes ken­di mül­kün­de di­le­di­ği gi­bi ta­sar­ruf­ta bu­lu­na­bi­lir. Ta­raf­lar akıl­lı ve er­gin olun­ca, yap­tık­la­rı hu­ku­ki mu­a­me­le­ler ge­çer­li olup, bu­nu bir ta­ra­fın is­te­ği ile boz­mak müm­kün ol­maz. Bu yüz­den bir kim­se bin li­ra­lık ma­lı­nı bi­le­rek yüz li­ra­ya sat­sa ve­ya yi­ne bi­le­rek yüz li­ra­lık ma­lı bin li­ra­ya sa­tın al­sa akit ge­çer­li olup, aşı­rı kâr bu­lun­du­ğu ile­ri sü­rü­le­rek sa­tım ak­di fes­he­di­le­mez. Hat­ta Me­cel­le şer­hin­de da­ha abar­tı­lı ör­nek­le­re yer ve­ril­miş­tir. Meselâ bir kim­se, bir li­ra­lık ma­lı­nı bin li­ra­ya satsa, bu­nu bi­le­rek alan kim­se, son­ra­dan al­dan­dı­ğı­nı öne sü­re­rek sa­tı­şı fes­he­de­mez. An­cak böy­le bir sa­tım ak­di İmam Mu­ham­med’e (ö.189/805) gö­re mek­ruh­tur. Ebu Yu­suf’a (ö.182/798) gö­re mek­ruh bi­le ol­maz.37

Za­man ve yer de­ği­şik­li­ği ol­ma­dan nor­mal bir pi­ya­sa­da bu ka­dar es­nek fi­yat­la­ra az rast­la­nır. Meselâ; es­ki eser ve an­ti­ka eş­ya sa­tış­la­rın­da bu­na ben­zer fi­yat fark­la­rı gö­rü­le­bi­lir. Ba­zan san’at de­ğe­ri olan bir tab­lo, bir evin baş­ka eş­ya­la­rı ara­sın­da çok ucu­za alın­mış­ken, son­ra­dan de­ğe­ri­nin an­la­şıl­ma­sı üze­ri­ne ast­ro­no­mik bir fi­yat­la sa­tıl­mış ola­bi­lir. Bu ma­lı ilk sa­ta­nın de­ğe­ri­ni bil­me­me yü­zün­den ucu­za sat­mış ol­ma­sı, da­ha son­ra­ki sa­tış­la­rın da de­ğe­ri­nin al­tın­da ya­pıl­ma­sı­nı ge­rek­tir­mez. Müş­te­ri­nin ma­lı al­dat­ma yo­luy­la ucuz al­ma­sı du­ru­mu müs­tes­na­dır. Bu tak­dir­de al­da­nan ta­raf için sa­tı­şı fes­het­me hak­kı do­ğar. An­cak bu gi­bi du­rum­lar­da sa­tı­cı ve alı­cı­nın bir­bi­ri­ni uyar­ma­sı İslâm ahlâkındandır.

Ni­te­kim as­hab-ı ki­ram­dan Ce­rir b. Ab­dil­lah el-Be­ce­li (r.a)ın sa­tın al­mak is­te­di­ği atın 500 dir­hem olan fi­ya­tı­nı 800 dir­he­me ka­dar yük­selt­ti­ği bu­nun ne­de­ni­ni so­ran sa­ha­bi­le­re de; “Biz alış-ve­riş­le­ri­miz­de hi­le yap­ma­ya­ca­ğı­mız ko­nu­sun­da, Al­lah’ın Ra­su­lü­ne söz ver­dik” di­ye ce­vap ver­di­ği nak­le­dil­miş­tir.38

         4. Çok al­dan­ma­ya kar­şı ko­ru­ma al­tı­na alı­nan mal­lar:

İslâm’da ye­tim ma­lı ve bu hü­küm­de olan va­kıf ve­ya bey­tül­ma­le ait mal­la­rın sa­tı­şı ve­ya bun­lar adı­na mal sa­tın alın­ma­sı ya­hut da bu mal­la­rın ki­ra­ya ve­ril­me­si özel bir sta­tü­ye bağ­lan­mış­tır. Ge­rek bu mal­la­rı ida­re eden tem­sil­ci­le­rin töh­met­ten kur­tul­ma­sı ve ge­rek­se usul­süz­lük ya­pıl­dı­ğı tak­dir­de hak­la­rı ko­ru­ya­bil­mek için alı­nan ted­bir­le­ri şu şe­kil­de açık­la­ya­bi­li­riz:

a) Ye­tim ma­lı:

Ye­ti­min mal­la­rı­nı yö­ne­ten ve­li ve­ya vâsî ye­ti­me ait ma­lı aşı­rı al­dan­ma sa­yı­lan dü­şük bir be­del­le sa­ta­ma­ya­ca­ğı gi­bi, ye­tim adı­na bu de­re­ce yük­sek fi­yat­la da alım ya­pa­maz. Ak­si hal­de sa­tım ak­di ye­tim ba­kı­mın­dan bâtıl olur. Bu­ra­da sa­tış­ta hi­le ve al­dat­ma­nın bu­lu­nup bu­lun­ma­ma­sı da so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. Hat­ta kü­çük, er­gin­lik ça­ğı­na gi­rip ica­zet ver­se bi­le akit ge­çer­li­lik ka­za­na­maz.

An­cak tem­sil olu­nan adı­na, fa­hiş ga­bin­le sa­tın alı­nan mal, ve­li ve­ya vasî hak­kın­da ge­çer­li olur ve mal onun mül­ki­ye­ti­ne ge­çer. Bu du­rum­da sa­tış be­de­li­ni ve­li ve­ya vasînin öde­me­si ge­rek­ti­ğin­de şüp­he yok­tur. Çün­kü ge­nel ola­rak bir ve­ki­lin, mü­vek­ki­li adı­na al­dı­ğı mal, eğer tem­sil olu­nan için yü­rür­lük ka­zan­maz­sa, ve­kil için yü­rür­lük ka­za­nır ve bağ­la­yı­cı olur.39

b) Va­kıf ma­lı:

Va­kıf ma­lı­nın usu­lü­ne gö­re ha­kim ta­ra­fın­dan ka­rar ve­ril­se bi­le, ye­tim ma­lın­da ol­du­ğu gi­bi çok al­dan­ma öl­çü­sün­de dü­şük bir fi­yat­la sa­tıl­ma­sı ha­lin­de sa­tım ak­di ba­tıl olur. Bu­ra­da da çok al­dan­ma­nın hi­le ve al­dat­ma ile bir­lik­te bu­lun­ma­sı şart de­ğil­dir.40

Ha­ne­fi­le­re gö­re vak­fe­dil­miş bir ma­lın sa­tı­şı “istibdâl (mal ye­ri­ne mal sa­tın al­ma)” yo­luy­la olur. Bu­nu, vak­fe­den şart koş­muş­sa, ra­yiç be­del­le sa­tı­lır ve ye­ri­ne baş­ka bir va­kıf gay­ri men­kul alı­nır. Eğer va­kıf­na­me­de böy­le bir şart yok­sa mes­cid ol­ma­yan aka­rın sa­tı­şı­na za­ru­ret ha­lin­de ha­kim ka­rar ve­rir. Bu ka­ra­rın ge­çer­li ol­ma­sı için şu al­tı şar­tın ger­çek­leş­me­si ge­re­kir:

1) Sa­tı­la­cak va­kıf aka­rın ta­ma­men ya­rar­la­nı­la­bi­lir ol­mak­tan çık­ma­sı,

2) Vak­fın ona­rıl­ma­sın­da hiç­bir ya­ra­rın bu­lun­ma­ma­sı,

3) Sa­tı­şın çok al­dan­ma (fa­hiş ga­bin) ile ya­pıl­ma­ma­sı,

4) Sa­tış ka­ra­rı­nı ve­ren ha­ki­min ilim ve amel sa­hi­bi ol­ma­sı, is­tib­da­lin müs­lü­man­la­rın yap­tı­ğı va­kıf­la­ra za­rar ver­me­me­si için bu ge­rek­li­dir.

 5) Akar ye­ri­ne yi­ne aka­rın alın­ma­sı, aka­rın pa­ra­ya dö­nüş­tü­rül­me­me­si,

6) Ha­ki­min va­kıf aka­rı, le­hi­ne şa­hit­lik ge­çer­li ol­ma­yan ana-ba­ba, ço­cuk ve eş gi­bi ya­kın­la­rı­na ve­ya borç­lu ol­du­ğu kim­se­le­re sat­ma­ma­sı. Yu­ka­rı­da­ki şart­lar tam ola­rak bu­lun­ma­dı­ğı za­man vak­fın sa­tı­şı fâsid de­ğil bâtıl olur.41

Vak­fa fa­hiş ga­bin de­re­ce­sin­de yük­sek fi­yat­la mal alın­ma­sı ha­lin­de de akit bâtıl olur. Bu du­rum­da mal, onu fa­hiş ga­bin­le sa­tın alan tem­sil­ci­nin üze­rin­de ka­lır ve be­de­li­ni onun öde­me­si ge­re­kir.42

c) Bey­tül­ma­le ait mal­lar:

Bey­tül­ma­le ait mal­lar da ye­tim ma­lı hük­mün­de olup, top­lu­ma ait olan mülkler mas­la­ha­ta da­ya­lı ola­rak ve an­cak ra­yiç be­del­le sa­tı­la­bi­lir. Bu du­ru­ma gö­re dev­le­te ait mal­lar fa­hiş ga­bin öl­çü­sün­de ucuz sa­tıl­sa ve­ya bu ka­dar bir faz­la­lık­la dev­le­te mülk sa­tın alın­sa bu gi­bi alış-ve­riş­ler ba­tıl olur. Bun­la­rın ya ra­yiç be­del üze­rin­den ye­ni­len­me­si, ya da be­de­lin ge­ri ve­ri­le­rek, sa­tı­lan ve­ya sa­tın alı­nan ma­lın ia­de­si ge­re­kir. Bu sa­tım ak­din­de de ay­rı­ca hi­le ve al­dat­ma­nın (tağ­rir) bulun­ma­sı şart de­ğil­dir.43

Yu­ka­rı­da be­lir­ti­len bu üç çe­şit ma­lın ki­ra­ya ve­ril­me­si de ra­yiç be­del üze­rin­den ol­ma­lı­dır. Ki­ra be­de­li fa­hiş ga­bin öl­çü­sün­de dü­şük olur­sa akit ba­tıl olur. Ki­ra­cı­dan ya far­kı ta­mam­la­ma­sı ve­ya ki­ra­la­nan ye­ri bo­şalt­ma­sı is­te­nir. Za­ru­ret ol­ma­dık­ça ye­tim, va­kıf ve bey­tül­ma­le ait gay­ri men­kul­ler­den dük­kan, mes­ken ve ben­zer­le­ri­nin bir yıl­lı­ğı­na, ara­zi­le­rin ise en faz­la üç yıl­lı­ğı­na ki­ra­ya ve­ril­me­si asıl­dır. Vak­fın ve ay­ni hük­me ta­bi olan mal­la­rın ko­run­ma­sı ve ama­ca uy­gun ge­lir sağ­la­na­bil­me­si için bu sı­nır­la­ma­la­ra ge­rek du­yul­muş­tur. Ha­ne­fi­ler­de fet­va­ya esas olan gö­rüş bu­dur. An­cak vak­fın ona­rıl­ma­sı için ace­le pa­ra­ya ih­ti­yaç olur­sa, ki­ra sü­re­si, ki­ra be­de­li pe­şin alı­na­rak uza­tı­la­bi­lir.44

Gü­nü­müz­de va­kıf gay­ri men­kul­le­rin; ha­zi­ne, özel ida­re, be­le­di­ye­ler, emek­li san­dı­ğı, sos­yal si­gor­ta­lar ku­ru­mu gi­bi dev­let ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­na ait em­la­kın sa­tı­mı ve­ya ki­ra­ya ve­ril­me­si de İslâmî açı­dan ay­nı hü­küm­le­re ta­bi­dir. An­cak bu ku­ru­luş­la­ra ait iş ha­nı, otel, sant­ral ga­raj, iş ye­ri vb te­sis­ler araş­tı­rıl­dı­ğın­da ra­yiç be­de­lin çok al­tın­da bir be­del­le ki­ra­ya ve­ril­dik­le­ri ve özel­lik­le pek çok va­kıf gay­ri men­kul­le­rin çe­şit­li de­vir­ler­de “is­tib­dal” esas­la­rı gö­ze­til­me­den özel şa­hıs mül­ki­ye­ti­ne in­ti­kal et­ti­ril­dik­le­ri gö­rü­lür. Bun­lar top­lu­ma ait mülk­ler ol­du­ğu için, mas­la­hat gö­ze­til­mek­si­zin ya­pı­lan bu gi­bi ta­sar­ruf­la­rın, ta­sar­ruf sa­hip­le­ri için uh­re­vi ba­kım­dan ne ka­dar risk­li ol­du­ğu açık­tır. Dev­le­tin yö­ne­tim ve­la­ye­ti­ni üze­ri­ne al­dı­ğı top­lum mülk­le­ri­ne sa­tış ve­ya ki­ra için “ra­yiç be­del” pren­si­bi­nin uy­gu­lan­ma­sı ha­lin­de vak­fi­ye­ler­de yer alan ha­yır hiz­met­le­ri­nin ger­çek­leş­me­siy­le; eği­tim, sağ­lık, yok­sul­luk, emek­li­lik gi­bi sos­yal prob­lem­le­rin dev­le­te yük ol­ma­dan önem­li öl­çü­de çö­zü­le­ce­ğin­de şüp­he yok­tur.

Ali Hay­dar Efen­di (ö.1355/1936) Me­cel­le’nin 58. mad­de­si­nin şer­hin­de, top­lum iş­le­ri­ni üst­le­nen ida­re­ci­le­rin so­rum­lu­luk­la­rı­nı şöy­le be­lir­ler: 58. mad­de: “Ra­iy­ye ya­ni te­bea üze­ri­ne ta­sar­ruf mas­la­ha­ta bağ­lı­dır.” Bu mad­de; âmme iş­le­ri­ni ida­re eden bü­tün me­mur­la­rı kap­sa­mı­na alır. Dev­let baş­ka­nı, on­dan yet­ki alan ba­kan­lar, va­li­ler, ha­kim­ler, ve­li, va­si ve kay­yım­lar bun­lar­dan­dır. Bun­la­rın bü­tün ta­sar­ruf­la­rı “mas­la­ha­ta” da­yan­ma­lı­dır. Bu ko­nu­da şe­ri­a­ta ay­kı­rı olan iş­ler­de em­re ita­at so­rum­lu­luk­tan kur­tul­ma­ya yet­mez. Bu sa­yı­lan ida­re­ci­le­rin ta­sar­ruf­la­rı özet ola­rak şu ör­nek­ler­le açık­la­nır:

Dev­let baş­ka­nı­nın ta­sar­ruf­la­rı: Dev­let baş­ka­nı, öşür zekâtını borç­lu­ya terk et­se bu ca­iz olur. Borç­lu­nun yok­sul ve­ya zen­gin ol­ma­sı so­nu­cu de­ğiş­tir­mez. Ancak öş­rün ken­di­si­ne bı­ra­kıl­dı­ğı kim­se zen­gin olur­sa, dev­let baş­ka­nı­nın bu­nu taz­min et­me­si ge­re­kir. Yi­ne dev­let baş­ka­nı­nın em­riy­le, şah­sa ait olan yer­ler ger­çek de­ğe­ri öde­ne­rek yo­la ka­tı­la­bi­lir.

 

Ba­kan­la­rın ta­sar­ru­fu: Bey­tül­ma­le ait olan bir ye­ri ma­li­ye ba­ka­nı fa­hiş ga­bin de­re­ce­sin­de dü­şük fi­yat­la sat­sa, bu akit sa­hih ol­maz, ya­ni ba­tıl olur.

Va­li­le­rin ta­sar­ru­fu: Bir köy ve­ya ka­sa­ba hal­kı­na bı­ra­kıl­mış olan bir ye­ri, va­li bir şah­sa ver­se bu sa­hih ol­maz. Da­ha son­ra bu­ra­sı ge­ri alı­nıp, es­ki ha­li­ne dön­dü­rü­lür.

Ha­kim­le­rin ta­sar­ru­fu: Ha­ki­min top­lum iş­le­riy­le il­gi­li ola­rak ve­re­ce­ği ka­ra­rın ge­çer­li ol­ma­sı, top­lum ya­ra­rı­na ol­ma­sı şar­tı­na bağ­lı­dır. Top­lu­ma za­rar­lı bir ka­rar­sa ge­çer­li ol­maz. Böy­le bir ha­ki­min em­ri­nin va­lı­ğı ile yok­lu­ğu bir­dir. Meselâ; ha­kim bir kim­se­ye bey­tül­ma­lin ma­lı­nı istihlâk (tü­ket­me) için izin ver­se, bu iz­ni ge­çer­li ol­ma­dı­ğı gi­bi, ken­di­si böy­le bir ma­lı istihlâk et­se taz­min et­me­si ge­re­kir.

Di­ğer yan­dan ha­ki­min ye­tim ve va­kıf mal­la­rı üze­rin­de­ki ta­sar­ru­fu da mas­la­ha­ta da­yan­ma­lı­dır. Bu yüz­den, me­se­la, onun, kü­çük ço­cu­ğun ma­lı­nı bir kim­se­ye ba­ğış­la­ma­sı ge­çer­li ol­maz.

Ve­li ve­ya va­si­nin ta­sar­ruf­la­rı: Bir ço­cu­ğun da­va­sın­dan ve­li­si sulh yo­luy­la vaz­geç­se, bu sulh kü­çü­ğe açık bir şe­kil­de za­rar­lı ise ge­çer­li ol­maz. Açık bir za­rar yok­sa ge­çer­li olur. 45

  5. Ve­ki­lin alış-ve­riş­te yet­ki sı­nı­rı:

Gü­nü­müz­de dük­kan, mar­ket, ma­ğa­za, fab­ri­ka ve ben­ze­ri ku­ru­luş­lar­da iş­ve­ren adı­na sa­tış ve­ya mal alı­mı ya­pan kim­se­ler bu iş­ve­re­nin ve­ki­li du­ru­mun­da­dır. Bu gi­bi mü­es­se­se­le­rin sa­tış ve­ya mal alı­mı bö­lü­mün­de gö­rev­li olan tem­sil­ci­le­rin yet­ki­si ya mut­lak ve­ya mu­kay­yet olur.

a) Mut­lak sa­tış yet­ki­si ve sı­nı­rı:

Sa­tış mu­a­me­le­le­ri­ne hiç­bir ka­yıt ve sı­nır­la­ma ge­ti­ril­me­yen sa­tış yet­ki­li­si­ne “mut­lak ve­kil” de­nir. Sa­tı­şa mut­lak ola­rak yet­ki­li olan kim­se Ebu Ha­ni­fe’ye gö­re nor­mal sa­tış fi­ya­tı­nın üs­tün­de ve­ya al­tın­da ye­sir ve­ya fa­hiş fa­bin öl­çü­sün­de bir fi­yat­la şart mu­hay­yer­li­ği ile şart mu­hay­yer­li­ği ol­mak­sı­zın, pe­şin ve­ya ve­re­si­ye sa­tış yap­ma yet­ki­si­ne sa­hip­tir. Çün­kü bir sı­nır­la­ma bu­lun­ma­yın­ca sa­tış kap­sa­mı­na bu gi­bi mu­a­me­le­ler ken­di­li­ğin­den gi­rer. Ni­te­kim ge­rek­ti­ğin­de bir ma­lı fa­hiş ga­bin öl­çü­sün­de ucuz fi­yat­la el­den çı­ka­rıp, onun pa­ra­sıy­la, da­ha çok kâr ge­ti­re­cek baş­ka bir mal al­mak da tüc­car ör­fün­den­dir.

Ebu Yu­suf ve İmam Mu­ham­med’e gö­re mut­lak sa­tış yet­ki­si, “örf” ile sı­nır­lı­dır. Fa­hiş ga­bin öl­çü­sün­de dü­şük fi­yat­la sa­tış örf­leş­miş ol­ma­dı­ğı için bu yet­ki kap­sa­mı­na gir­mez. Bu yüz­den mut­lak ve­kil an­cak in­san­la­rın al­dan­ma say­ma­dık­la­rı sı­nır­lar için­de sa­tış ya­pa­bi­lir. Ha­san b. Zi­yad, Ebu Ha­ni­fe’den bu­nun ben­ze­ri bir gö­rüş de ri­va­yet et­miş­tir.46

Di­ğer yan­dan mut­lak ve­kil, mü­vek­ki­lin ma­lı­nı ken­di­si için sa­tın ala­maz, le­hi­ne şa­hit­lik ya­pa­ma­dı­ğı ya­kın­la­rı­na ise an­cak de­ğe­rin­den faz­la­ya sa­tış yap­mış­sa bu ge­çer­li olur. Mal sa­hi­bi “is­te­di­ği­ne sa­ta­bi­lir­sin” di­ye­rek ge­nel yet­ki ver­miş­se bu tak­dir­de bun­la­ra da ra­yiç be­del­le sa­tış ca­iz olur.

Mut­lak ve­kil pe­şin pa­ray­la ve­ya tüc­car ör­fün­de uy­gu­la­nan sü­re­ler­le ve­re­si­ye sa­tış ya­pa­bi­lir. An­cak ör­fün dı­şın­da uzun va­de ile sa­tış ya­pa­maz. Bir de mal sa­hi­bi pe­şin sa­tış şar­tı koy­muş­sa bu­na uy­ma­sı ge­re­kir.47

b) Mu­kay­yet sa­tış yet­ki­si ve sı­nı­rı:

Mal sa­hi­bi sa­tış için yet­ki ver­di­ği kim­se­ye bir ta­kım sı­nır­la­ma­lar ge­ti­re­bi­lir. Onun bu sı­nır­la­ma­lar için­de sa­tış yap­ma­sı ge­rek­ti­ğin­de gö­rüş bir­li­ği var­dır. Bu du­rum­da iş­çi be­lir­le­nen şart­la­rın dı­şı­na çı­kar­sa sa­tış mal sa­hi­bi için yü­rür­lük ka­zan­maz, fa­kat onun ica­ze­ti­ne bağ­lı olur. An­cak sa­tış mal sa­hi­bi­nin le­hi­ne olur­sa bu du­rum müs­tes­na­dır. Çün­kü ve­kil, mü­vek­ki­li, le­hi­ne ve­la­yet yet­ki­si­ni ya­rar­lı bir şe­kil­de kul­lan­mak­la yü­küm­lü­dür. Bu­ra­da şart­la­rın dı­şı­na çık­ma şek­len var­dır, fa­kat mal sa­hi­bi­nin ira­de­si­ne uy­gun­luk mev­cut­tur, çün­kü o, bu­na delâleten izin ver­miş sa­yı­lır.

Meselâ; mal sa­hi­bi tezgâhtara; “Şu ma­lı­mı 500 bin li­ra­ya sat” de­se, tez­gah­tar 400 bin li­ra­ya sa­tar­sa, sa­tış mal sa­hi­bi­nin ica­ze­ti­ne bağ­lı ola­rak mey­da­na ge­lir. Fa­kat 600 bin li­ra­ya sa­tar­sa, mal sa­hi­bi­nin le­hi­ne ol­du­ğu için sa­tış doğ­ru­dan ge­çer­li olur. Yi­ne pe­şin sa­tış için yet­ki ve­ri­len ve­kil ve­re­si­ye sat­sa mal sa­hi­bi­nin ica­ze­ti ge­re­kir­ken, ve­re­si­ye sa­tı­şa yet­ki­li olan iş­çi pe­şin pa­ray­la sa­tış yap­sa mal sa­hi­bi­nin le­hi­ne ol­du­ğu için doğ­ru­dan ge­çer­li olur.

Di­ğer yan­dan mal sa­hi­bi, ke­fil ve­ya ipo­tek­li ve­re­si­ye sa­tış şar­tı­nı ge­tir­mişse, sa­tış gö­rev­li­si­nin bu­na uy­ma­sı ge­re­kir. Bü­tün bu du­rum­lar­da sa­tı­şa ve­kil olan kim­se şart­la­ra uy­ma­dı­ğı için bir za­rar mey­da­na ge­lir­se, mal sa­hi­bi bu­nu ona taz­min et­tir­me hak­kı­na sa­hip olur.47/a

c) Mal alı­mı için ve­kil ol­ma:

Ti­ca­ret­le uğ­ra­şan­la­rın ve­kil ara­cı­lı­ğı ile mal al­ma­la­rı ih­ti­yaç yü­zün­den ca­iz gö­rül­müş­tür. Ni­te­kim Hz. Pey­gam­ber (s.a) Hakîm b. Hı­zam’ı kur­ban­lık hay­van sa­tın al­ma­sı için ve­kil ola­rak gö­rev­len­dir­miş­tir. Mal alı­mı için yet­ki­li olan kim­se, ve­ka­let ve­ren ta­ra­fın­dan bir fi­yat be­lir­len­me­miş­se, ra­yiç be­del­le mal ala­bi­le­ce­ği gi­bi, ye­sir ga­bin (az al­dan­ma) de­re­ce­sin­de­ki bir faz­la­lık­la da ala­bi­lir. Bu du­rum­da mal alı­mı mü­vek­ki­li adı­na ge­çer­li olur. Çok al­dan­ma (fa­hiş ga­bin) öl­çü­sün­de em­sa­li­ne gö­re yük­sek fi­yat­la mal al­ma­sı ha­lin­de ise bu alış vekâlet ve­ren (pat­ro­nu) hak­kın­da yü­rür­lük ka­zan­maz. An­cak ek­mek, şe­ker ve et gi­bi fi­yat­la­rı her­kes­çe bi­li­nen şey­ler­de ise az al­dan­ma (ye­sir ga­bin) çok al­dan­ma (fa­hiş ga­bin) hük­mün­de sa­yıl­mış­tır.

Di­ğer yan­dan be­lir­li bir ma­lın alı­mı için yet­ki ve­ri­len kim­se bu ma­lı fa­hiş ga­bin öl­çü­sün­de yük­sek fi­yat­la sa­tın al­mış ol­sa bi­le, akit mü­vek­kil için bağ­la­yı­cı olur.47/b

Al­tın, gü­müş, pa­ra ve­ya dö­viz mu­ba­de­le­le­rin­de çok ve­ki­lin al­dan­ma ile a­lım yap­ma­sı­nın ca­iz ol­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da gö­rüş bir­li­ği var­dır. Çün­kü sarf iş­le­mi, bir yön­den alış, baş­ka bir yön­den sa­tış sa­yıl­dı­ğı için fa­hiş ga­bin­le alım mü­vek­kil hak­kın­da yü­rür­lük ka­zan­maz.48



         6. Hi­le ile fa­hiş gab­nin bir­lik­te bu­lun­du­ğu bir sa­tış­ta fe­sih hak­kı­nı dü­şü­ren hal­ler:

a) Fa­hiş fi­yat­la sa­tın alı­nan mal sa­tış, ba­ğış ve tü­ket­me gi­bi yol­lar­la el­den çık­sa ve­ya mal­da ge­ri ver­me en­ge­li ola­cak ni­te­lik­te bir ku­sur mey­da­na gel­se, ar­tık fe­sih hak­kı bu­lun­maz.

b) Fa­hiş ga­bin ne­de­niy­le do­ğan fe­sih hak­kı mi­ras­çı­la­ra geç­mez. Bu mü­cer­ret hak­lar­dan olup, al­da­na­nın ölü­mü ile dü­şer.49

Sa­tı­lan mal öl­çü, tar­tı ve­ya stan­dart olup sa­yı ile sa­tı­lan mal­lar­dan ise, bir bö­lü­mün­de ta­sar­ruf­ta bu­lun­duk­tan son­ra fa­hiş ga­bin du­ru­mu or­ta­ya çık­sa, alı­cı­nın fe­sih hak­kı düş­mez. Sa­tı­la­nın ge­ri ka­la­nı ay­nen, te­lef ol­muş bö­lü­mü ise mis­li ile ge­ri ve­ri­le­rek, sa­tış be­de­li­nin tü­mü ge­ri is­te­ne­bi­lir. Fa­kat kıyemî (hay­van, gay­ri men­kul gi­bi) mal­lar­da bu imkân bu­lun­maz.50

So­nuç ola­rak ço­ğun­luk fa­kih­le­re gö­re, ti­ca­ret­te al­dat­ma ve hi­le ya­sak­lan­mış, an­cak kar­şı­lık­lı rı­za bu­lun­mak ve al­dat­ma ol­ma­mak şar­tıy­la fa­hiş ga­bin­le sa­tış, ak­di fe­sih ne­de­ni ola­rak ka­bul edil­me­miş­tir. Bu­nun­la alış-ve­riş ya­pan­la­rın da­ha dik­kat­li ol­ma­sı ve pi­ya­sa mu­a­me­le­le­ri­nin is­tik­rar bul­ma­sı amaç­lan­mış­tır.51

Al­da­ta­rak fa­hiş fi­yat­la sat­ma­nın fe­sih hak­kı do­ğur­ma­sı yu­ka­rı­da da zik­ret­ti­ği­miz Hab­ban b. Mun­kız ile il­gi­li şu ha­di­se da­ya­nır. Al­lah el­çi­si ona; “Alış-ve­riş ya­par­ken al­dat­ma yok” de ve üç gün mu­hay­yer­lik sü­re­si­ni şart koş.”52 buyurmuş­tur.

Hi­le ve al­dat­ma yü­zün­den ti­ca­ret­le uğ­ra­şan­la­rın ço­ğu­nun kı­ya­met gü­nün­de fâcir ki­şi ola­rak haş­ro­lu­na­cak­la­rı bil­di­ril­miş­tir. Ha­dis-i şe­rif­ler­de mü’mi­nin alış-ve­riş­le­rin­de mü­sa­ma­ha­lı dav­ran­ma­sı is­ten­miş­tir. Ni­te­kim bir “sa­tış­ta, alış­ta, hü­küm ve­rir­ken ve hak­la­rın­da hü­küm ve­ri­lir­ken mu­sa­ma­ha­lı dav­ra­nan kul­la­rı­na Al­la­hu Teâlâ mer­ha­met eder.” 53

Ço­ğun­luk müc­te­hit­le­rin fa­hiş fi­ya­tın mik­ta­rı­nı be­lir­le­me­yi ör­fe bı­rak­tı­ğı, gü­nü­müz­de in­san­lar­da ka­na­a­tin kal­ma­dı­ğı ve aşı­rı kâr me­yil­le­ri­nin yay­gın­laş­tı­ğı dü­şü­nü­lür­se, özel­lik­le te­mel ih­ti­yaç mad­de­le­rin­de dev­le­tin fi­yat­la­ra mü­da­ha­le­si ve bu mü­da­ha­le sı­nır­la­rı için­de ser­best re­ka­be­ti sür­dür­me ça­re­le­ri üze­rin­de dü­şün­mek ge­re­kir. Bu yüz­den aşa­ğı­da dev­le­tin fi­yat­la­ra mü­da­ha­le­si, baş­ka bir de­yim­le “narh uy­gu­la­ma­sı” üze­rin­de du­ra­ca­ğız.