VIII- VÜCÛH (KREDİ) ORTAKLIĞI

Sermayesi olmayan fakat toplumda itibarı bulunan iki ve daha çok kimsenin veresiye mal satın alıp peşin satmak ve elde edecekleri kârı aralarında paylaşmak üzere kurdukları bir ortaklıktır. Buna “vücûh ortaklığı” denmesinin sebebi, toplumda ancak itibarı olana veresiye mal satılması yüzündendir. Böyle bir ortaklıkta, başlangıçta bir iş veya mal bulunmaksızın ödünç alınan para veya veresiye mal alımından doğacak olan borçların ödenme rizikosunu ortaklar eşit veya farklı oranlarda üstlenirler. Kârın paylaşılması da bu borç üstlenme oranlarına göre olur.

Hanefi, Hanbeli ve Zeydîlere göre vücuh ortaklığı caizdir. Çünkü bu her bir ortağın diğerini satma ve satın alma hususunda vekil tayin etmesidir. Bunun sonucu olarak meydana gelecek borcu ve elde edilecek kârı paylaşmak üzere sözleşme yapmak da caiz olur. Diğer yandan insanlar çağlar boyunca bu gibi muameleleri yapmış ve karşı çıkan olmamıştır. Bu yüzden bu konuda “teâmül” oluşmuştur. (195) Hz. Peygamber’in: “Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar.” hadisi de bu konuda bir delildir. (196)

Burada ortaklar ne miktar borç üstlenmişlerse, kârı da o oranda paylaşırlar. Çünkü bir ortaklıkta kâra hak kazanma üç sebepten birisine dayanmalıdır: Sermaye, iş veya tazmin yükümlülüğü. Vücuh şirketinde kâra hak kazanma tazmini üstlenme nedenine dayanır.

Vücuh şirketi mutlak eşitlik esasına dayandırılmışsa (mufavada tarzı) ortaklar aynı zamanda birbirinin kefili sayılır.

Böyle bir eşitlik konuşulmamışsa ınan ortaklığı niteliğinde olur. Bu takdirde ortaklar farklı oranlarda rizikoya girebilirler, kâr da bu riziko oranlarına göre paylaşılır. Ortakların şirket işlerinde çalışma, yetki, sorumluluk ve tasarrufları yukarıda müfavada ve ınan ortaklığında belirttiğimiz ölçüler içinde cereyan eder. Ancak Hanbeliler temelde vücuh şirketini caiz görmekle birlikte bunun mufavada şekline karşı çıkarlar. Çünkü bu sonuncuda riske sınır konulamaz. (197)

Şâfiî ve Mâlikîlere göre ise vücuh ortaklığı batıldır. Çünkü bir ortaklık ya sermayeye veya işe (sanata) dayanmalıdır. Burada ikisi de yoktur. Diğer yandan bunda garar (bilinmezlik) vardır. Çünkü bir ortak, bri iş veya sanatla sınırlı olmayan bir kazancı başkasını bedel olarak vermeyi üstlenmektedir. (198)

Vücuh ortaklığı uygulama örneği: İki kişi bir kğ. 22 ayar altını ödünç (karz) olarak alıp, ticaret işinde kullansalar veya bir firmanın ürünlerini pazarlamak üzere altı ay ödemesiz, ondan sonraki altı ayda taksitlerle ödemek üzere veresiye mal almaktan doğan borçları yarı yarıya ödemeyi üstlenmişlerse elde edilecek kârı da aynı oranda paylaşırlar. Böyle bir ortaklık kâr birikimi sonucunda sermaye oluşunca giderek “ınan ortaklığı”na dönüşebilir ve başlangıçta hiç sermayesi bulunmayan ortaklar manevi itibarları ve dürüst çalışmaları sonucunda ileriki yıllarda büyük müteşebbis olabilirler.