Beni Unutma

Kaçandan kaçinilmaz olana; tüm korku ve endiselerimize ragmen, merhaba...

Bak dostum(!)?... Biz burada arkadaslarla oturduk ve sert tartismalara varacak sekilde konustuk......!

Herseye ragmen bu mektubu sana yazmaya karar verdik. Sana ulasir veya ulasmaz bunu bilmiyoruz. Bilsek te zaten o kadar önemli degil.

Biz kim miyiz? Bizler ayni mahalleyi, ayni düsünceleri sIkIntIlarI, sevinçleri paylasan; kimi kasap, kimi bakkal, kimi tezgahtar,kimi overlokçu, kimi vs. Fanileriz... Burada bulunan arkadaslarinin yas ortalamasi otuz bes civarinda, bilmende fayda var.

Bizler seni çok merak ediyoruz. Neredesin –simdi-? Nasil geleceksin –bize-? Ne zaman geleceksin –bize-?

Bunlar kafamizdaki soru isretlerinden bazilari sana dair. Ama asil derdimiz veya söyle ifade edeyim: Bu mektubu sana yazmamizin amaci: Seni unutmamiz. Seni o kadar cabuk, o kadar uzun süreli unutuyoruz ki tekrar aklimiza geldiginde, seni hic önemsemiyor, hatta varliginin bizim varligimiza temas edecegini hiçdüsünmüyoruz bile.belki de bizim muhite uzunca zamandir ugramayisindan tüm bu düsünceler. Düsüncesizlikler.

Biliyoruz, seni unutmakta hakli olmadigimizi. Belki bu mektubu yazisimizin sebebi de bu. Kim bilir. Ama bildigimiz birsey daha var; haksiz oldugumuz bu durumda ayni zamanda hakliyiz da. Yani bize öyle geliyor.

Tabii bu sana bir tutarsizli, bir celiski gibi gelecektir. Ama gercek bu. Seni unutmak istemedigimiz halde unutuyoruz.

Nasil mi? bosver, sen anlayamazsin bizi, sevgimizi, sevdigimizi, nesemizi, gülüsümüzü bilemezsin, çalismamiz gerektigini, okumamiz gerektigini, yasamin bosluguna bir anlam birakmamiz gerektigini –ya da anlamli kalabilmemizi- Ama biz senin gelecegini adimizi bildigimiz gibi biliriz... Adimizi bilmemizin anlami nasil uçup gitmis ise senin gelecegini bilmemiz de...

Anlamini yitirmis; cünkü hala namazlari dosdogru kilmiyor, komsumuz acken tok yatiyor, zulme karsi boynu bükük, zulme karsi ezik davraniyoruz. Maazeretlerimizi de esirgemeksizin. Ve hala insanca yasamanin, yasayabilmenin mücadelesini vermiyoruz. Hala en sevdigimiz oldugunu iddia ettigimizesevgimizi sunamiyoruz, sunmuyoruz.

Takilmisiz modern totemlerin pesine, sürükleniyoruz. Taksitler; boynumuzda birer halka, ayaklarimizda kelepce, beyinlerimize manivela. Bütün derdimiz; nasil daha fazla kazanabiliriz. Nasil ederiz de kazik cakariz bu dünyaya. Belki de bütün derdimiz senden kacmak. Yukairida da belirttigim gibi kacamayacagimizi biliriz senden.onun icin biz de oyalanir, avuturuz kendimizi önümüze konulan oyuncaklarla oynayarak.

Sen... Evet sen. Geçen gün oynadigimiz bu oyunu bir kez daha bozdun, oyuncaklarimizi bir kez daha dagittin, bizleri azarladin ve en sevdigimiz oyuncuyu aramizdan aldin.

Böylece bizler defnederken, yolun yarisindayiz diyerek kendimizi avuttugumuz, otuzbeslik arkadasimizi. Daha gecen gün borç aldigimiz, sakalastigimiz, kavga ettigimiz, beraberce yedigimiz, içtigimiz çocukluk arkadasimizi, kardesimiz Hasan`imizi.

Yeniden hatirladik seni. Ne kadar da yakinimizda oldugunu yeniden anladik.

Ne tuhaf degil mi? Geçen yil sen Müezzin Kazim amcayi ziyaret ettiginde, Hasan`la beraber hatirlamistik, anmistik seni. Buradaki bütün arkadaslar buradaydi. Bir de Hasan. Seni, ne kadar da yakinimizda oldugunu aynen bugünkü gibi konusmustuk. Oysa simdi...

Birseyler yapmaliydik baskalari gitmeden yanibasimizdan, unutmamaliydik seni, usul usul yasadigimiz su hayatta.

Ne yapmaliyiz seni hatirlamak icin? Ömer gibi köle mi tutmaliyiz? Ama çogumuzun sakali yok, saçlarimiz ise aktan geçilmiyor, ama nafile.

Karar verdik hepimiz sana birer mektup yazmaya. Iste ben mektubumu yazdim. Kapi uzunlugunda büyütüp duvara astim...!

Unutturan da, hatirlatan da Rabbime hamd olsun.

Suphi Dönmez

Kaynak: Yürüyüs Dergisi Sayi:2 Subat-Mart 1999

Hazirlayan: Musa Dogan